Antik Mısır’ın yalnızca siyasi ve askeri gücünün değil, aynı zamanda kendine duyduğu özgüvenin, tanrılarla kurduğu ilişkinin ve dünyayı algılama biçiminin en yüksek sesle konuştuğu dönemdir; çünkü bu çağda Mısır, savunmaya çekilen bir uygarlık olmaktan çıkmış, sınırlarını aşan, etkisini uzak coğrafyalara yayan ve gücünü görkemle ilan eden gerçek bir imparatorluk kimliği kazanmıştır. MÖ yaklaşık 1550–1070 yılları arasını kapsayan Yeni Krallık, Hiksos egemenliğinin sona erdirilmesiyle başlayan güçlü bir yeniden doğuş sürecinin ürünüdür; yabancı yönetimin yarattığı travma, Mısırlı yöneticilere yalnızca askeri gücün değil, merkezi otoritenin, disiplinli ordunun ve güçlü bir devlet ideolojisinin de hayati olduğunu öğretmiş, bu bilinçle kurulan yeni düzen, Mısır’ı Doğu Akdeniz’in en etkili güçlerinden biri haline getirmiştir.
Bu dönemde firavun, tanrısal bir varlık olmanın ötesinde, tanrıların iradesini dünyaya taşıyan fetihçi bir figür olarak sunulmuş; III. Thutmose, II. Ramses ve I. Seti gibi hükümdarlar, yalnızca savaş kazanmış liderler değil, zaferlerini tapınak duvarlarına kazıyan, kendi yaşamlarını mitolojik anlatılarla eşdeğer kılan ideolojik mimarlar haline gelmiştir. Yeni Krallık’ın ihtişamı, en çarpıcı biçimde tapınak mimarisinde kendini gösterir; Karnak ve Luxor tapınakları, yalnızca ibadet alanları değil, gücün, düzenin ve tanrısal desteğin taşlaşmış bildirileri olarak tasarlanmış, sütun ormanları, kabartmalar ve hiyeroglifler aracılığıyla firavunun başarıları, tanrılarla aynı anlatı düzlemine yerleştirilmiştir.
Ölüm anlayışı bu dönemde de merkezî önemini korumuş, ancak mezar mimarisi stratejik bir dönüşüm geçirmiştir; piramitlerin yerini, Krallar Vadisi’ndeki gizli kaya mezarları almış, böylece ölümsüzlük arayışı artık yalnızca görkemle değil, korunma ve sır fikriyle de birleşmiş, ölümden sonraki yaşam daha içsel ve ritüel ağırlıklı bir boyut kazanmıştır. Yeni Krallık, aynı zamanda dini düşüncenin en cesur kırılmalarından birine de tanıklık etmiştir; Akhenaton’un Aton inancı etrafında şekillenen tek tanrıcı reform girişimi, kısa ömürlü olsa da, Mısır tarihinde kutsal düzenin bile sorgulanabileceğini gösteren çarpıcı bir zihinsel deney olarak iz bırakmış, geleneksel tanrı panteonuna dönüş ise toplumun köklü inanç yapısının ne kadar güçlü olduğunu ortaya koymuştur.
Ekonomik açıdan Mısır, fetihlerle elde edilen ganimetler, vergi sistemleri ve geniş ticaret ağları sayesinde büyük bir refaha ulaşmış; altın, tahıl ve lüks ürünler tapınaklar ve saraylar aracılığıyla yeniden dağıtılarak, imparatorluk gücü günlük yaşamın her katmanında hissedilir hale gelmiştir. Sonuç olarak Yeni Krallık, Mısır’ın yalnızca en görkemli değil, aynı zamanda en bilinçli dönemidir; çünkü bu çağda uygarlık, kendini dünyaya kanıtlama ihtiyacıyla tanrısal düzen fikrini birleştirmiş, ihtişamı bir süs değil, bir mesaj olarak kullanmış ve geriye, insanlığın güçle kutsallığı nasıl iç içe geçirdiğini anlatan taş bir hafıza bırakmıştır.