Bir Sabah, Güneş İki Kez Doğdu
30 Haziran 1908 sabahı, Sibirya’nın uzak Tunguska bölgesinde gökyüzü aniden aydınlandı. Güneş zaten doğmuştu ama bu, doğanın kendi ışığı değildi. Gökyüzünde beliren dev bir ateş topu, saniyeler içinde yeri titretti. Sonra sessizlik. Ardından, kıtanın yarısından duyulan bir patlama sesi. Dakikalar sonra bölgede yaşayanlar, gökyüzünün “yanarcasına” parladığını gördü. Olay yerine ulaşanlar, 2.000 kilometrekarelik bir orman alanının dümdüz olduğunu fark etti. Yaklaşık 80 milyon ağaç kökünden devrilmişti ama ortada hiçbir krater yoktu. Ne olduğunu kimse anlamadı. Olay o kadar büyük bir etki yaratmıştı ki, titreşimleri Avrupa’daki ölçüm istasyonlarında bile kaydedildi.
Ama garip olan şuydu: Yere çarpan hiçbir meteor taşı bulunamadı. Ne metal, ne taş, ne de yanık bir parça… Sanki gökten gelen şey havada buharlaşmıştı.
Teoriler Arasında Kayıp Gerçek
Yüzyılı aşkın süredir bilim insanları hala aynı sorunun peşinde: “Tunguska’da ne patladı?”
İleri sürülen teorilerden bazıları:
Atmosferde infilak eden bir meteor veya kuyruklu yıldız, Küçük çaplı nükleer patlamaya benzer enerji boşalması, Uzaylı bir aracın atmosfere girerken infilak ettiği iddiası, Veya doğanın kendi elektromanyetik olayı bilinmeyen bir “enerji salınımı”. Her teori, bir sonuca yaklaşsa da kesinlik hiçbirine verilmedi. Bugün bile bölgeye giden araştırmacılar, manyetik sapmalar ve ağaç dokularında anormal değişiklikler gözlemliyor. Belki de bu olay, insanlığın gökyüzüne bakarken ne kadar az şey bildiğini hatırlatmak içindi. Kimi zaman yıldızlar sadece parlamaz bazen de uyarır. Tunguska, doğanın “sır saklama” yeteneğinin ne kadar güçlü olduğunu kanıtlayan bir ses.