Bentley R-Type Continental, 1950’li yılların başında otomobil dünyasında henüz “lüks” ile “yüksek hız” kavramlarının yan yana gelmesinin neredeyse imkansız kabul edildiği bir dönemde, İngiliz mühendisliğinin ağırbaşlı cesaretiyle ortaya çıkmış ve gösterişten uzak ama derin bir iddiayla otomobil tarihine adını yazdırmış eşsiz bir grand tourer olarak kabul edilir. 1952 ile 1955 yılları arasında sınırlı sayıda üretilen bu model, Bentley’nin savaş sonrası dönemde yalnızca konforlu otomobiller üreten bir marka olmadığını, aynı zamanda uzun mesafeleri yüksek hızda, sarsmadan ve sessizlikten ödün vermeden kat edebilecek otomobiller tasarlayabildiğini dünyaya kanıtlama arzusunun somut bir yansımasıdır.
R-Type Continental’in en ayırt edici özelliği, gövdesinin büyük bölümünün H.J. Mulliner tarafından elde şekillendirilmiş alüminyumdan üretilmiş olmasıdır; bu tercih yalnızca estetik değil, aerodinamik ve performans odaklı bir karardır, çünkü otomobilin uzun, akıcı çizgileri rüzgarla savaşmak yerine onunla uyum içinde hareket eder ve bu da dönemi için olağanüstü sayılabilecek hızlara ulaşmasını mümkün kılar. Kaputun altında yer alan 4.6 litrelik sıralı altı silindirli motor, kağıt üzerinde abartılı rakamlar sunmaz; ancak Bentley’nin gerçek felsefesi de tam olarak burada ortaya çıkar, çünkü bu motorun amacı bağırmak değil, derin ve tok bir güç hissini neredeyse fark edilmeden sürücüye aktarmaktır ve otomobil bu sayede yaklaşık 190 km/s hıza ulaşarak döneminin en hızlı dört koltuklu seri üretim otomobillerinden biri hâline gelmiştir.
Bentley R-Type Continental’in sürüş karakteri, sertlikten ve agresiflikten bilinçli şekilde uzak tutulmuştur; direksiyon tepkileri net ama yumuşak, süspansiyon ayarı uzun yolculuklarda yolcuyu yormayan bir denge üzerine kurulmuş ve otomobilin iç mekanında hız hissi yerine mutlak bir sakinlik hakim olacak şekilde tasarlanmıştır. İçeri adım atıldığında, elde işlenmiş deri döşemeler, doğal ahşap kaplamalar ve kusursuz işçilik, otomobilin yalnızca bir ulaşım aracı değil, hareket halindeki bir salon olarak kurgulandığını hissettirir; bu mekan, sürücüsüne acele etmeden, yolu dinleyerek ve zamanı unutarak ilerleme ayrıcalığını sunar.
R-Type Continental’i özel kılan unsurlardan biri de, hiçbir zaman geniş kitlelere hitap etme amacı taşımamış olmasıdır; bu otomobil aristokratlar, sanayiciler ve otomobile yalnızca sahip olunacak bir nesne olarak değil, yaşanacak bir deneyim olarak bakan seçkin bir kesim için üretilmiş, bu nedenle de her bir örneği neredeyse kişisel bir karakter kazanmıştır. Bugün Bentley R-Type Continental, klasik otomobil dünyasında yalnızca nadirliğiyle değil, temsil ettiği felsefeyle de büyük saygı görür; çünkü o, hızın bağırmak zorunda olmadığını, lüksün gösterişten doğmadığını ve gerçek asaletin sessizlikle birlikte var olabileceğini hatırlatan bir otomobildir.
Bentley R-Type Continental, direksiyon başına geçildiğinde sürücüsüne bir yarış kazanma vaadi sunmaz; onun sunduğu şey, uzun bir yol, sabit bir hız, derin bir motor sesi ve insanın kendi düşüncelerini dinleyebileceği kadar sakin bir yolculuktur ve belki de bu yüzden, yıllar geçtikçe eskimez, aksine daha da anlam kazanır.