Gelecekte Su
Geleceğin dünyasında petrolün, altının ya da nadir minerallerin değil, içilebilir suyun en stratejik kaynak haline geleceği fikri artık bir öngörü değil; iklim verileri, nüfus projeksiyonları ve yeraltı su haritaları birlikte okunduğunda, bu dönüşümün sessizce başladığı net biçimde görülmektedir. Küresel ısınma, buzulların geri çekilmesi, düzensiz yağış rejimleri ve hızla artan kent nüfusları, suyu yalnızca doğal bir ihtiyaç olmaktan çıkarıp, politik, ekonomik ve jeopolitik bir güç unsuruna dönüştürmektedir. Bugün dünyadaki tatlı suyun büyük bölümü yeraltında saklıdır ve bu rezervlerin önemli bir kısmı binlerce yılda biriken, yenilenmesi son derece yavaş olan fosil sulardan oluşur; bu da gelecekte yaşanacak su krizinin geçici değil, kalıcı ve yapısal olacağını gösterir. Özellikle Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya gibi bölgelerde yeraltı su seviyelerinin dramatik biçimde düşmesi, gelecekte sınırların yalnızca toprakla değil, akiferlerle çizileceği yeni bir dönem ihtimalini gündeme getirmektedir.
Teknoloji cephesinde umut verici gelişmeler yaşansa da tablo hala kırılgandır; deniz suyunu arıtma tesisleri giderek yaygınlaşmakta, atmosferden nem toplayan sistemler geliştirilmektedir, ancak bu çözümler yüksek enerji ihtiyacı ve maliyet nedeniyle henüz küresel ölçekte erişilebilir değildir. Bu durum, gelecekte suya erişimin teknolojik kapasiteyle doğrudan ilişkili olacağını ve suyun, zengin ile yoksul toplumlar arasındaki farkı daha da derinleştirebileceğini düşündürmektedir. Daha da dikkat çekici olan, suyun gelecekte sessiz çatışmaların merkezine yerleşme ihtimalidir; tarih boyunca savaşların çoğu görünür nedenlerle açıklanmış olsa da, modern çağda su havzaları, barajlar ve nehir yatakları üzerinden yürütülen diplomatik gerilimler, yeni bir mücadele biçiminin habercisi gibidir. Bir ülkenin nehir kaynağını kontrol etmesi, aşağı havzadaki milyonlarca insanın yaşamını doğrudan etkileyebilmekte ve bu durum, suyu görünmez ama son derece etkili bir baskı aracına dönüştürmektedir.
Bireysel ölçekte bakıldığında ise gelecekte su, musluktan akan sıradan bir unsur olmaktan çıkıp, bilinçli tüketim gerektiren sınırlı bir kaynak olarak algılanacaktır; yağmur suyu toplama sistemleri, gri su geri dönüşümü ve akıllı su yönetimi, lüks değil zorunluluk haline gelecektir. İnsanlık, belki de ilk kez, suyun değerini kaybetmeden değil, azalırken öğrenmek zorunda kalacaktır. Gelecekte su, yalnızca yaşamın devamı için değil, medeniyetlerin yönü için de belirleyici olacaktır; çünkü hangi toplumun ayakta kalacağı, hangi şehirlerin büyüyeceği ve hangi bölgelerin terk edileceği soruları, giderek daha fazla suyla verilen cevaplara bağlı hale gelmektedir. Su, sessizdir; ama geleceğin dünyasında en yüksek sesi çıkaracak unsur olma yolundadır.