TÜRKLERDE, BİLİNMEYEN VE EN DERİN ANLAMLARIYLA YAZILI OLMAYAN KURALLAR; TÖRE
Geçmişten Günümüze Türk Töresi ; Bir Milletin Görünmeyen Kanunu
Töre’nin Anlamı ve Kaynağı
“Töre” kelimesi Türkçede “düzen, yasa, örf ve gelenek” anlamına gelir. Eski Türkler için töre, Tanrı’nın (Tengri’nin) insanlara armağan ettiği ilahi düzenin yeryüzündeki karşılığıydı. Kağan da halk da bu düzene uymak zorundaydı. Töreye aykırı hareket eden bir kağan bile tahttan indirilebilirdi; çünkü töre, kağandan üstün kabul edilirdi. Töre, hem ahlaki kuralları hem de devlet düzenini belirlerdi. Bu yüzden Türkler için “Devlet töre ile yaşar, töre bozulursa devlet yıkılır.” sözü kutsaldı.
Töre’nin Temel Unsurları
Türk töresi dört ana sütun üzerine kurulmuştur:
- Adalet (Könilik) – Hükümdar adil olmak zorundadır. Halkın hakkını korumak, suçluya cezasını vermek törenin temelidir.
- Eşitlik (Tüzlük) – Her birey, toplumsal statüsüne bakılmadan töre karşısında eşittir.
- İyilik (Uzluk) – İnsana, doğaya ve hayvana zarar vermemek, iyiliği yüceltmek esastır.
- İnsanlık (İnsancıllık) – Merhamet, yardımseverlik, konukseverlik, paylaşım ve saygı Türk’ün en büyük erdemidir.
Töre ve Etkileri
Töre, sadece bireyin değil devletin de kılavuzudur. Türk kağanları, “Töreyi koruyacağına” ant içerdi. Örneğin Bilge Kağan, Orhun Yazıtları’nda şöyle der: “Türk milletinin adı, sanı yok olmasın diye gece uyumadım, gündüz oturmadım.” Bu söz, töreye sadakatin devletin varlığıyla eşdeğer olduğunu gösterir. Kağan; halkı, adaleti ve özgürlüğü töreyle korur.
Türk toplumunda herkesin yeri ve görevi bellidir. Aile, törenin küçük bir yansımasıdır. Ailenin başı, bilge ve adil olmalıdır. Kadın, töreye göre erkeğin eşitidir. Orhun Yazıtları’nda “Hatunla birlikte karar aldım.” ifadesi bu eşitliğin en eski kanıtıdır. Misafir, kutsaldır. “Tanrı misafiri” denmesi boşuna değildir. Yemin, törede kutsal kabul edilir; yalan söylemek büyük bir ayıptır.
Türk töresi savaşta bile ölçülüdür. Düşmana bile haksızlık yapılmaz. Kadın, çocuk, yaşlı zarar görmemelidir. Bu, “Alp Er Tunga Töresi”nden beri değişmeyen bir ilkedir. Kahramanlık, sadece kılıçla, silahladeğil, onurla ölçülür.
Türkler doğayı, dağları, suları, ağaçları canlı birer varlık olarak görürlerdi. Töreye göre doğa kutsaldır; ağaç kesmek, suyu kirletmek, toprağa saygısızlık etmek “günah” sayılırdı. Çünkü doğa, insanın değil Tanrı’nın emanetidir.
Bugün bile Türk toplumunun içinde törenin izleri sürer: Yardımseverlik, komşuya sahip çıkma, yaşlıya saygı, büyüğün elini öpme. Bayramlarda birlik, cenazede dayanışma, “Kul hakkı” inancı, “adalet terazisi” sözü. Bunların hepsi törenin modern zamandaki yankılarıdır. Türk töresi, yalnızca bir hukuk sistemi değil; bir vicdan, bir ruh, bir medeniyet kodudur. Ne zaman adalet unutulsa, Türk milleti töresine dönerek yeniden dirilmiştir. Töre, bir cümleyle özetlenebilir: “Töre varsa Türk var; töre bozulursa Türk yoktur.”
Her işte adalet esastır; suçsuz cezalandırılmaz, suçlu kayırılmaz. Kağan bile töreye aykırı davranırsa halk tarafından tahttan indirilebilir. “Adalet mülkün (devletin) temelidir.” sözü Türk töresinin özüdür. Kan davası, haksız yere cezalandırma ve zalimlik töreye aykırıdır.
Yalan söylemek, törede en büyük ahlaki suçlardan biridir. "Yalan, Onuru Öldürür”. Verilen söz, Tanrı huzurunda ant sayılır. Yemin bozan kişi toplumda “yüzü kara” sayılır, itibarı biter. “Bir Türk, bir kere söz verir.” anlayışı buradan gelir.
Töreye göre barış, devletin büyüklüğünü gösterir. Haksız yere savaşmak, masumun kanını dökmek töreye aykırıdır. Ancak vatanı, halkı ve onuru korumak uğruna savaşmak kutsaldır. Barış dönemlerinde halk huzurla yaşar; haksızlık eden cezalandırılır.
Kağan, Tanrı tarafından görevlendirilmiş olsa da töreye bağlıdır. Kağan adaletli olmazsa “kut”u (Tanrı’nın onayı) elinden alınır. Halk, kağanın töreye uymasını ister; aksi halde onu reddedebilir. Bu kural, Türk devletlerinde halkın yönetime katılımının temelini oluşturur.
“Tanrı misafiri” kutsaldır. Misafire kötü davranmak, Tanrı’ya saygısızlıktır. Komşunun malına, canına, onuruna dokunulmaz. Aç olan komşu varken tok yatmak töreye aykırıdır. Yardımlaşma, birlik ve dayanışma Türk toplumu için onur meselesidir.
Kadın, erkeğin eşitidir; “hatun” devlet işlerinde bile kağanın yanındadır. Aile kutsaldır; boşanma, aldatma, aile içi şiddet töreye ağır ayıptır. Çocuklar, hem anneye hem babaya saygı göstermekle yükümlüdür. Büyüklerin sözü dinlenir, aile birliği korunur.
“Kahramanlık Onurla Ölçülür”. Düşmana bile onurlu davranmak esastır. Kadına, çocuğa, yaşlıya dokunulmaz; esire eziyet edilmez. Savaş, ganimet için değil adalet ve özgürlük için yapılır. Kahraman, kibirli değil, alçakgönüllü olmalıdır.
Toprak, su, ağaç, dağ; Tanrı’nın emanetidir. Gereksiz yere ağaç kesmek, hayvana eziyet etmek töre suçu sayılır. Avcılıkta denge gözetilir; sadece ihtiyaç kadar avlanılır. Doğayı korumak, Tanrı’ya saygı göstermenin bir yoludur.
Her Türk, diline sahip çıkmakla yükümlüdür. Kaba konuşmak, hakaret etmek, dedikodu yapmak töreye aykırıdır.
Güzel konuşmak, bilgiyi doğru aktarmak, topluma hizmet sayılır. Bilge kişiler sözüyle değerlidir; boş konuşan değersiz sayılır.
Suçun cezası töreye göre bellidir; keyfi ceza verilmez. Kasten öldürmek, hırsızlık, ihanete kalkışmak en ağır suçlardandır. Cezalar, caydırıcı ama adil olmalıdır. Kadın, çocuk, yaşlı ve masum cezalandırılamaz.
Herkesin inancına saygı duyulur. Ruhlara, atalara ve doğaya saygı göstermek kutsaldır. Töreye göre insanın içinde kut (kutsal yaşam enerjisi) vardır. İyilik yapanın kutu artar, kötülük yapanın kutu söner.
Namus, dürüstlük ve ahlak Türk’ün en büyük servetidir. Ayıplar gizlenmez; yanlış yapan öğütle düzeltilir. Halkın refahı, bireyin zenginliğinden önce gelir. “Kendi menfaatini değil, toplumun iyiliğini düşün.” törenin öz sözlerindendir.
Türk töresi, insanı hem düzenin hem vicdanın merkezine koyar. Töre, sadece “yasaklar” bütünü değil, erdemli bir yaşamın rehberidir. Bugün bile Türk halkının içinde yaşatılan “büyüğe saygı”, “doğru söz”, “adalet”, “yardımlaşma” gibi değerler, hep bu töreden miras kalmıştır.
“Töre bozulursa, Türk de bozulur.”