Ağdaki İstenmeyen Balık [ 27 Aralık 2025 ]


Ağdaki İstenmeyen Balık

Balık ağında yakalanan ama balıkçı tarafından kabul edilmeyip denize geri bırakılan balık, dışarıdan bakıldığında özgürlüğüne kavuşmuş gibi görünür; ağdan kurtulmuştur, nefesi yeniden suyla dolmuştur, yönünü kendi seçebileceği sonsuz bir alana geri dönmüştür ama psikolojik düzlemde yaşanan şey sadece kurtuluş değildir, çünkü bu özgürlük bir seçilmenin değil, reddedilmenin sonucudur.

Balık için mesele yalnızca yakalanmak değildir; asıl kırılma, tutulmuşken değer bulunmamak, görülmüşken seçilmemek ve uygun değil denilerek geri bırakılmaktır. Çünkü canlılar, insan ya da balık fark etmez hayatta kalmaktan önce anlam arar ve anlam çoğu zaman başkası tarafından onaylanmakla, fark edilmekle, istenmekle ilişkilidir. Ağdan kurtulmak bedeni rahatlatır ama reddedilmek benliği yaralar; balık artık eskisi gibi yüzse bile, bir anlığına durup şunu taşır: “Ben yeterli değildim.”

Felsefi olarak bakıldığında bu balık, özgürlüğün her zaman bir lütuf değil, bazen bir artakalan olduğunu temsil eder; seçilmemiş olmanın ardından gelen serbestlik, saf bir özgürlük değil, gerekçesi başkasına ait bir salıverilmedir ve bu da özgürlüğün anlamını bulanıklaştırır. Sartre’ın sözünü ettiği gibi insan özgürlüğe mahkûm olabilir; burada balık da özgürlüğe bırakılmıştır ama bu bırakılış, kendi iradesinden değil, başkasının yargısından doğmuştur ve bu yüzden özgürlük, içten içe bir eksiklik duygusuyla lekelenmiştir.

Psikolojik açıdan bu durum, değersizlik şemasını tetikler; balık artık ağdan korkmaz belki ama seçilme anının yokluğu, içsel bir yankı bırakır ve denizin içinde her yüzüşte görünmez bir soru taşır: “Eğer kabul edilseydim, hayatım daha mı anlamlı olacaktı?” İşte bu soru, özgürlüğün ne kadar kırılgan olduğunu gösterir, çünkü insan da çoğu zaman özgür kaldığında değil, seçildiğinde kendini değerli hisseder.

Belki de bu hikayenin en sert tarafı şudur; balık geri dönmüştür ama aynı balık değildir; özgürdür ama hafiflemiş değil, aksine görünmez bir ağırlık taşır ve bu ağırlık, ağın iplerinden değil, reddedilmenin sessiz bilgisinden yapılmıştır. Yine de zamanla deniz şunu öğretir; seçilmemek, değersiz olmak anlamına gelmez; bazen ağ, senin ölçün değildir ve seni tutmayan el, senin eksikliğini değil, kendi sınırını gösterir.