Türkiye’nin tarihi katmanlar açısından en zengin yerleşimlerinden biri olan İznik’te yürütülen arkeolojik çalışmalar sırasında ortaya çıkarılan ve 3. yüzyıla tarihlendirilen bir mezar yapısının iç duvarlarında yer alan freskler, yalnızca bir sanat eserinin gün yüzüne çıkmasından ibaret değil, aynı zamanda erken Hristiyanlığın sembolik diline, inanç dünyasına ve gizli anlatım biçimlerine dair çok önemli bir zaman kapsülünün açılması anlamına geliyor; çünkü bu fresklerde İsa, daha sonraki yüzyıllarda alışıldık hale gelecek çarmıh sembolüyle değil, erken Hristiyan ikonografisinin en karakteristik figürlerinden biri olan “İyi Çoban” betimlemesiyle tasvir ediliyor. Arkeologların İznik Hisardere Nekropolü olarak bilinen alanda tespit ettiği bu mezar, dönemin siyasi ve dini baskı ortamı göz önüne alındığında, erken Hristiyan toplulukların inançlarını açıkça sergileyemedikleri bir zaman dilimine ışık tutarken, fresklerdeki sembolik anlatım dili de bu gizliliğin ve korunma ihtiyacının sanata yansımış hali olarak değerlendiriliyor; zira “İyi Çoban” figürü, hem İncil’deki metaforik anlatımlara dayanıyor hem de Roma dünyasında yaygın olan pastoral imgelerle örtüştüğü için dönemin Hristiyanları tarafından daha güvenli bir ifade biçimi olarak tercih ediliyordu.
Mezarın iç yüzeylerinde yer alan bu fresklerin günümüze kadar ulaşabilmiş olması, İznik’in iklim koşulları, yapının görece korunaklı konumu ve fresklerin üzerini zamanla örten toprak tabakalarının doğal bir koruyucu işlev görmesiyle açıklanırken, arkeologlar ve restoratörler bugün bu narin yüzeyleri milim milim temizleyerek hem boyaların özgün tonlarını ortaya çıkarmaya hem de sahnelerin ikonografik detaylarını bilimsel yöntemlerle belgelemeye çalışıyor. Uzmanlara göre bu keşfin önemi yalnızca sanatsal değil; İznik’in erken Hristiyanlık tarihindeki merkezi rolünü yeniden hatırlatan bu freskler, bölgede Hristiyan toplulukların sanıldığından daha erken ve daha örgütlü bir biçimde varlık gösterdiğine dair güçlü bir kanıt sunarken, aynı zamanda Anadolu’nun Roma İmparatorluğu içindeki dini dönüşüm sürecine dair anlatıyı da derinleştiriyor.
İsa’nın omzunda bir kuzu taşıyan ya da sürüsünü koruyan bir çoban olarak betimlenmesi, erken dönem Hristiyanları için hem kurtuluş fikrini hem de ilahi korumayı simgelerken, bu anlatımın bir mezar yapısında yer alması, ölümün son değil, ilahi rehberlik eşliğinde sürdürülen bir yolculuk olarak algılandığını da gösteriyor; bu yönüyle freskler, dönemin teolojik anlayışını sessiz ama güçlü bir görsellikle aktarıyor. Bugün devam eden temizlik ve restorasyon çalışmaları tamamlandığında, İznik’te ortaya çıkarılan bu nadir fresklerin yalnızca arkeoloji dünyası için değil, Hristiyanlık tarihi, sanat tarihi ve sembolizm araştırmaları açısından da referans niteliğinde bir örnek haline gelmesi beklenirken, bu keşif bir kez daha Anadolu topraklarının, dünya inanç tarihinin en kritik dönemeçlerine ev sahipliği yaptığını hatırlatıyor.
Kaynak:https://www.foxnews.com