Karadeniz’in tarih katmanlarıyla sessizce konuşan liman kenti Amasra, bu kez mitolojiyle mimarinin iç içe geçtiği çarpıcı bir keşifle gündeme geldi; Amastris Antik Kenti’nde yürütülen arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan Medusa figürlü stoa yapısı, Roma döneminin estetik anlayışını ve simgesel koruma inancını aynı taş yüzeyde buluşturarak, Anadolu arkeolojisine yeni bir yorum alanı açtı. Amasra Kalesi ve çevresinde süren bilimsel kazılarda açığa çıkarılan stoa, yaklaşık 9 metreye ulaşan mermer sütunları, düzgün işçilikli arşitravları ve özellikle dikkat çeken gülümseyen Medusa kabartması ile yalnızca mimari bir kalıntı değil, aynı zamanda antik zihnin sembollerle kurduğu ilişkinin somut bir ifadesi olarak değerlendiriliyor; zira Medusa, Roma dünyasında çoğu zaman kötülüklerden koruyucu bir figür olarak kamusal yapılara yerleştiriliyor ve bu tercih, yapının kamusal işlevine dair güçlü ipuçları veriyor.
Uzmanlara göre, stoa yapısı yalnızca ticari ya da sosyal bir geçiş alanı değil, aynı zamanda kentin kamusal belleğinin şekillendiği bir sahne niteliği taşıyor; sütun dizileriyle çevrili bu mimari düzenleme, antik Amastris’in gündelik yaşamında halkın buluştuğu, tartıştığı ve kent ritmini hissettiği bir merkez olabileceğini düşündürüyor. Medusa figürünün alışılmış sert ifadesinden uzak, daha yumuşak ve neredeyse tebessüm eden bir biçimde betimlenmiş olması ise, bölgesel atölyelerin sanatsal özgünlüğüne işaret eden nadir bir detay olarak öne çıkıyor. Kazı başkanlığını yürüten ekip, yapının Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlendiğini ve ilerleyen sezonlarda stoa çevresinde yeni mozaik tabanlar, yazıtlar ve heykel parçalarının bulunmasının yüksek ihtimal olduğunu belirtiyor; bu durum, Amasra’nın yalnızca bir sahil kenti değil, aynı zamanda mitoloji, sanat ve kamusal yaşamın kesiştiği önemli bir kültürel merkez olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Bu keşif, Karadeniz kıyılarındaki antik kentlerin bugüne kadar yeterince görünür olmayan kültürel derinliğini yeniden gündeme taşırken, Amasra’nın arkeolojik potansiyelinin yalnızca turistik değil, akademik ve tarihsel açıdan da stratejik bir değer taşıdığını güçlü biçimde hatırlatıyor.