Hayat Zorlaştığında İnsan Nerede Dengede Kalır [ 13 Aralık 2025 ]


Hayat Zorlaştığında İnsan Nerede Dengede Kalır


Hayat insanın karşısına zorlukları çoğu zaman yüksek sesle değil, sessizce koyar; bir sabah uyanırken içindeki ağırlığın biraz daha artmış olduğunu fark edersin ama neyin değiştiğini tam olarak adlandıramazsın, çünkü bazen yoran şey yaşanan olayların kendisi değil, o olaylarla birlikte insanın kendi içine çekilmesi, kendiyle baş başa kalması ve taşıdığı yükleri kimseye gösteremeden taşımaya devam etmesidir. Psikolojik denge denilen şey, sanıldığı gibi sarsılmamak ya da her durumda ayakta durmak değildir; asıl denge, insanın sarsıldığını fark edebilmesi, düştüğünü inkar etmeden yerden kalkmayı erteleyebilmesi ve kendine “şu an iyi olmak zorunda değilim” deme cesaretini gösterebilmesidir, çünkü insan ancak kendine bu izni verdiğinde dağılmadan toparlanabilir.

Zor dönemlerde çoğu insan kontrol duygusuna daha sıkı sarılır, her şeyi düzene sokmaya, her ayrıntıyı yönetmeye çalışır; oysa hayat bazen yönetilmeyi değil, sadece yaşanmayı ister ve insan bunu fark etmediğinde, kontrol edemediği her şey kendini suçlama biçimine dönüşür, sanki yaşananlar bir başarısızlıkmış gibi hissedilir. Bir diğer sessiz yıpratıcı etken, duyguların bastırılmasıdır; üzülmenin zayıflık, yorulmanın lüks, ağlamanın gereksiz görüldüğü bir iç disiplin kurulur ve insan kendi içinde bir sansür mekanizması oluşturur, fakat bastırılan her duygu bir gün başka bir yerden konuşur, bazen bedende bir ağrı olarak, bazen sabırsız bir öfke olarak, bazen de hiçbir şey yapmak istememe haliyle.

En derin yaralardan biri de kıyastır; başkalarının nasıl dayandığına bakmak, onların hayatlarını kendi iç dünyamızın ölçüsüyle tartmak, “neden ben böyleyim” sorusunu tekrar tekrar sormak, insanı cevaplara değil yalnızlığa yaklaştırır, çünkü herkesin taşıdığı yük dışarıdan görünenle asla aynı ağırlıkta değildir. Hayatın zorlukları karşısında insanın dengesi çoğu zaman tek bir anda bozulmaz; küçük kopuşlar olur, küçük vazgeçişler, küçük sessizlikler birikir ve insan bir noktada kendini eskisi kadar tanıyamadığını fark eder, işte tam da o an dengeyi yeniden kurmak için güçlü olmaya değil, dürüst olmaya ihtiyaç vardır.

Çünkü insan, her şeyi çözmek zorunda olmadığını, her yükü tek başına taşımak zorunda kalmadığını ve her zaman dimdik durmasının gerekmediğini kabul ettiğinde, hayatla arasında yeni bir ilişki kurar; bu ilişki daha yavaş, daha kırılgan ama daha gerçektir. Belki de psikolojik denge dediğimiz şey, hayat zorlaştığında hala kendinle temas kurabiliyor olmak, hissettiğini inkar etmeden yaşayabilmek ve tüm dağınıklığın içinde kendine ait küçük bir iç alanı koruyabilmektir.