Psikolojik, Nörobiyolojik ve Duyusal Temeller
Hayvanlara dokunamamak; çoğu zaman “hayvan sevmiyor” şeklinde yanlış anlaşılır. Oysa bu durum, kişinin karakteriyle değil, sinir sisteminin hayvan dokusu ve hareketine verdiği otomatik tepkilerle ilişkilidir. Bu davranışın ardında birkaç farklı biyolojik ve psikolojik neden bulunabilir:
1. Dokunsal Hassasiyet (Duyusal Farklılıklar)
Bazı insanların deri ve sinir sistemi dokunmayı çok daha yoğun hisseder. Hayvanların tüy dokusu, sıcaklığı veya hareketliliği beyinde rahatsızlık uyarısı oluşturabilir. Tüy dokusu “fazla ince ve elektrikli” algılanır. Sinir sistemi bunu tehdit olarak yorumlamaz ama uyaran fazlalığı gibi algılar. Bu kişilerin genellikle yün, kadife, keçe gibi dokulara da hassasiyeti olabilir. Bu durum çocukluk döneminde fark edilir ve yetişkinlikte de devam edebilir.
2. Hayvan Fobisi (Zoofobi)
Fobi, mantıkla kontrol edilemeyen bir kaygı türüdür. Kişi hayvanın kendisine zarar vermeyeceğini bilse bile, beden yine de kaç ya da savaş tepkisi verir. Beynin amigdala bölgesi bu tepkiye sebep olur. Yani kişi “istemediği halde” korku yaşar. Belirtileri; kalp çarpıntısı, terleme, geri çekilme, ellerini saklama veya kasma. Bir de "Yakın olmasın” ihtiyacı söz konusudur ki; bu bilinçli bir tercih değil, otonom sinir sisteminin otomatik yanıtıdır.
3. Çocukluk Deneyimleri
Küçük bir yaşta: Köpek havlaması, Kedi tırmalaması, Tavuğun ani hareketi gibi deneyimler, beyinde “hayvan = kontrol edilemez” kodu oluşturabilir. Bu kod yetişkinlikte bile davranışa dönüşebilir.
4. Kültürel ve Ailevi Öğretiler
Bazı ailelerde: “Hayvan mikropludur.” “Sokak hayvanı dokunulmaz.” “İt kaşınır, pis olur.” gibi söylemler ile çocuk koruma adı altında korkutulur. Bu durum, zamanla temasın doğal akışını keser ve kişi hayvana yaklaşmayı bilgisiz veya kaygılı hale gelir. Bu, sevmemek değil, alışamamak durumudur.
5. Bağışıklık ve Hijyen Kaygısı
Bazı insanlar, özellikle yüksek hijyen kaygısı olan bireyler, mikrop bulaşma ihtimaline aşırı odaklanır. Bu durum OKB’ye (obsesif kompulsif bozukluk) yakın olabilir ama her zaman hastalık değildir. Beyin “temas = risk” şeklinde düşünür.
Bu Durum Değiştirilebilir mi?
Evet. Ama zorlayarak değil, kademeli uyumlandırma yöntemiyle. Örneğin:
1. Önce uzaktan gözlem
2. Sonra aynı ortamda bulunma
3. Ardından kısa temas (1-2 saniye)
4. Süreyi yavaşça artırma
Sinir sistemi yeni dokuyu tanıdıkça kaygı azalır.
Hayvanlara dokunamamak; kişilik eksikliği, sevgisizlik veya soğukluk değildir. Bu, sinir sistemi duyarlılığı + öğrenilmiş deneyimler + otomatik kaygı tepkilerinin doğal bir sonucudur. Biri dokunamıyorsa, bu onun hayvanları sevmediği anlamına gelmez. Bazen kalp sever, beden izin vermez.
“Sevgi bazen uzaklıktan da anlaşılır. Önemli olan dokunmak değil, temasın niyetidir.”