Zamanın Sessiz Yönü; Doğu’dan Batı’ya [ 22 Aralık 2025 ]


Zamanın Sessiz Yönü; Doğu’dan Batı’ya

Zamanın doğu batı yönünde sayılmasının nedeni, tek bir karar ya da tek bir uygarlığın tercihi değil, Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüş hareketiyle başlayan ve insanlığın gökyüzünü izleyerek anlamlandırdığı çok katmanlı bir farkındalığın yeryüzüne yansımış halidir; Dünya batıdan doğuya doğru döndüğü için Güneş her gün bize doğudan doğuyor, gökyüzünde doğudan batıya doğru ilerliyormuş gibi görünüyor ve insan zihni, bu düzenli göksel hareketi zamanın akışıyla eşleştirerek “önce” ve “sonra” kavramlarını mekan'sal bir doğrultuya bağlama ihtiyacı duymuştur. Kadim dönemlerde saat, dakika ya da saniye yokken, zaman Güneş’in gökyüzündeki konumuyla, gölgelerin yer değiştirmesiyle ve yıldızların hareketiyle ölçülüyordu; bu yüzden doğu, Güneş’in her sabah yeniden belirdiği yön olarak başlangıcı, batı ise ışığın çekildiği, günün kapandığı yön olarak sonu simgelemeye başlamış, böylece zaman algısı doğal olarak doğudan batıya doğru akan bir süreç şeklinde zihinsel bir harita kazanmıştır, bu yönlendirme yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda sembolik bir düzen kurmuştur.

İnsanlık ilk takvimleri ve saat sistemlerini oluştururken gökyüzünü bir rehber olarak kullandığından, Güneş’in ve yıldızların izlediği görünen yol, zamanın yönünü belirleyen temel referans haline gelmiş, bu da zamanı soyut bir kavram olmaktan çıkarıp mekanla ilişkili bir düzene oturtmuştur; bu nedenle zamanın doğu batı doğrultusunda sayılması, doğanın dayattığı bir kural değil ama doğanın gözlemlenmesiyle şekillenmiş güçlü bir alışkanlıktır. Daha sonra denizcilik, haritacılık ve küresel ticaret geliştiğinde, boylam kavramı ortaya çıkmış ve Dünya’nın kendi dönüşü, saat farklarını hesaplamanın temel anahtarı haline gelmiştir; Dünya her 24 saatte 360 derece döndüğü için, her 15 derecelik boylam farkı bir saatlik zaman farkına karşılık gelmiş, doğuya gidildikçe Güneş’e daha erken ulaşıldığı için saatler ileri, batıya gidildikçe daha geç ulaşıldığı için saatler geri alınmıştır, böylece zamanın doğudan batıya doğru artması teknik olarak da standartlaşmıştır.

Bu noktada önemli olan şudur: Zamanın yönü evrensel bir zorunluluk değil, ölçüm kolaylığı ve ortak dil oluşturma ihtiyacının sonucudur; eğer insanlık Dünya’nın dönüşünü ters yönde tanımlamayı seçseydi ya da referans çizgisini başka bir mantıkla kurgulasaydı, zaman yine işlerdi ama sayılma yönü farklı olurdu, yani zamanın kendisi yönsüzdür, yön kazanan şey onu ölçme biçimimizdir. Ayrıca doğu batı yönü, yalnızca teknik bir tercih değil, kültürel ve bilinçsel bir anlam da taşır; doğu, pek çok uygarlıkta doğuşu, başlangıcı, bilgeliği ve ışığı temsil ederken, batı bitişi, kapanışı ve dönüşümü simgelemiş, bu sembolik dil zaman kavrayışını daha da pekiştirerek, zamanı doğudan batıya akan bir nehir gibi düşünmemize neden olmuştur, bu yüzden bu yönlendirme yalnızca haritalarda değil, düşünce sistemlerinde de yer etmiştir. Zamanın doğu batı yönünde sayılması, ne kozmik bir yasa ne de değişmez bir kaderdir; bu yönlendirme, Dünya’nın dönüş hareketiyle, Güneş’in gökyüzündeki düzenli yolculuğuyla ve insan zihninin düzen kurma ihtiyacıyla birleşerek ortaya çıkmış, pratik, sembolik ve tarihsel bir uzlaşmanın ürünüdür ve zamanın kendisi akmaya devam ederken, biz yalnızca onu anlamlandırabilmek için bir yön çizmiş oluruz.