Gün battıktan sonra Yuşa Tepesi, İstanbul’un geri kalanından kopar; sanki şehir aşağıda kalır ve burada yalnızca rüzgarın hafızası konuşur. Gündüz vakti kalabalık olan patikalar boşalır, ayak sesleri kesilir ve insan, farkında olmadan daha yavaş yürümeye başlar; çünkü bu tepe, aceleyi kabul etmez, niyeti tartar, sessizliği bir sınav gibi önüne koyar. Gece saatlerinde buraya çıkanlar, ilk olarak garip bir durgunluk hisseder. Bu, korkudan çok derin bir sakinliktir; düşünceler birbiriyle yarışmayı bırakır, zihnin içindeki gürültü tek tek sönmeye başlar. Eski anlatılarda Yuşa Tepesi “niyetin duyulduğu yer” olarak geçer, çünkü burada söylenen sözlerin değil, söylenmeyenlerin yankı bulduğuna inanılır. İnsan, dile getiremediği cümleleri burada içinden geçirirken, sanki tepe onları ayıklayıp özüyle baş başa bırakır.
Şafak öncesi saatler ise bambaşkadır. Gecenin son karanlığı ile günün ilk ışığı arasında kalan o ince zaman diliminde, mekan adeta askıda kalır. Ne tamamen gecedir ne de gündüz; bu yüzden eski metinlerde bu saatler “eşik vakti” olarak anılır. Rivayetlere göre Yuşa Tepesi’nde bu vakitte edilen niyetler, kişinin hayatında bir yön değişimine sebep olur; büyük mucizeler değil, ama sessiz ve kalıcı fark edişler bırakır. Bazı ziyaretçiler, burada kaldıkları süre boyunca aynı düşüncenin tekrar tekrar zihne geldiğini anlatır. Bu düşünce genellikle kaçılan, ertelenen ya da yüzleşmekten korkulan bir konudur. Yuşa Tepesi’nin mistik etkisi tam da burada başlar; cevap vermez, yol göstermez, ama soruyu insanın önüne defalarca koyar. Kaçamayacağın kadar sakin, görmezden gelemeyeceğin kadar nettir.
Rüzgarın yönü değiştiğinde, ağaçların arasından gelen sesler neredeyse fısıltı gibidir. Bazıları bu seslerin dua, bazıları ise sadece doğanın kendi ritmi olduğunu söyler. Hangisi doğru olursa olsun, tepedeki sessizlik insana şunu hissettirir: Her şey konuşmak zorunda değildir, bazı gerçekler yalnızca hissedilerek anlaşılır. Yuşa Tepesi’nden gece ya da şafak öncesi ayrılanlar genellikle aynı cümleyi kurar: “Buradan farklı indim.” Bu fark hemen fark edilmez; günler sonra, alınan bir kararda, vazgeçilen bir ısrarda ya da bir anda gelen iç huzurda kendini gösterir. Çünkü Yuşa Tepesi, sesini yükselten bir yer değildir; iz bırakır, ama sessizce.