Yokluk Değil Paylaşım Krizi: Bugünün Açlık Gerçeği [ 23 Aralık 2025 ]


Yokluk Değil Paylaşım Krizi: Bugünün Açlık Gerçeği

Açlık bugün yalnızca yoksulluğun değil, dünyanın nasıl paylaşıldığının en açık göstergesi haline gelmiş durumda; çünkü yeryüzünde üretilen gıda, insanlığın tamamını doyurmaya yetecek düzeydeyken milyonlarca insanın hala yeterli besine ulaşamaması, yokluğun doğal değil, insan eliyle oluşmuş bir durum olduğunu gösteriyor. Buradaki temel mesele, gıdanın var olup olmaması değil, kimin ona ne ölçüde erişebildiğidir.

Varlık, depolarda çürüyen tonlarca gıda olarak büyürken; yokluk, bir sonraki öğünü hesaplamak zorunda kalan bedenlerde ve zihinlerde derinleşiyor. Açlık yalnızca mideyi değil, insanın karar verme gücünü, umut duygusunu ve geleceğe dair hayal kurabilme kapasitesini de tüketiyor. Gıdaya erişememek, sadece beslenememek değil; hayata eşit katılamamak anlamına geliyor.

Bugünün dünyasında açlık çoğu zaman savaşlarla, iklim krizleriyle ve ekonomik eşitsizliklerle birlikte anılıyor; fakat asıl sorun, bu krizlerin yükünün hep aynı kesimlerin omuzlarına binmesi. Bir yerde israf sıradanlaşırken, başka bir yerde paylaşım bir hayatta kalma stratejisine dönüşüyor. Bu tablo, varlık ile yokluk arasındaki mesafenin giderek açıldığını ve bu mesafenin artık ahlaki bir sorun hâline geldiğini gösteriyor.

Açlık, sessiz bir şiddettir; bağırmaz, gündem olmaz ama kalıcıdır. Çocukların büyümesini yavaşlatır, yetişkinlerin bedenini zayıflatır, toplumların geleceğini ise görünmez biçimde kemirir. Gıdaya ulaşamayanlar için zaman farklı akar; gelecek planları uzun vadeli değildir, çünkü bugünün ihtiyacı yarının hayalinin önüne geçmiştir.

Bu yüzden varlık ile yokluk bugün yalnızca ekonomik kavramlar değil, vicdani bir ayrımdır. Gıdanın bir yerde bolluk, başka bir yerde açlık olarak yaşanması, insanlığın ortak sorumluluğunu hatırlatır. Gerçek çözüm, daha fazla üretmekten çok, adil paylaşmayı öğrenmekte yatar; çünkü açlık, çoğu zaman yokluktan değil, görmezden gelinmiş varlıktan doğar.