Tanıdığını Sandığın İnsan, Kaybedince Kim Olur [ 16 Aralık 2025 ]


Tanıdığını Sandığın İnsan, Kaybedince Kim Olur



İnsan ilişkilerinde en sık söylenen ama en az sorgulanan cümlelerden biri “onu tanıyorum”dur; çünkü çoğu insan, birini gerçekten tanıdığını zannederken aslında yalnızca birlikteyken ortaya çıkan halini tanır ve o halin, koşullar değiştiğinde nasıl dönüşeceğini görmek istemez ya da görmeye cesaret edemez. Birlikteyken her şey daha yumuşak görünür; kelimeler daha az keskin, sessizlikler daha tolere edilebilir, kusurlar daha affedilebilir hale gelir çünkü ilişki, iki insanın yalnızca sevgisini değil, birbirine tuttuğu aynayı da ortak bir alanda sabitler. Aynı evde, aynı hayallerin içinde, aynı “biz” tanımının gölgesinde yaşarken, pek çok karakter özelliği ya görünmez olur ya da sevgiyle örtülür; kontrol, ilgi sanılır, suskunluk olgunlukla karıştırılır, kıskançlık sahiplenme diye adlandırılır.

Oysa ayrılık, bu örtüyü kaldıran bir kırılma anıdır. İnsanlar ayrıldıklarında değişmezler; oldukları şey açığa çıkar. Birlikteyken tahammül edilen davranışlar, mesafe girince zehirli bir dile dönüşür; birlikteyken “önemsiz” görülen sözler, ayrılık sonrası bilinçli yaralara dönüşür ve insan, o noktada fark eder ki aslında tanıdığı kişi değil, ilişki içindeki dengedir. Bazı insanlar sevgiyi paylaşmayı değil, kontrol etmeyi sever. Birlikteyken bu kontrol, düzen gibi hissedilir; “beni düşünüyor” diye yorumlanır. Ayrılık geldiğinde ise aynı kontrol, baskıya, manipülasyona ve hatta intikama dönüşür. Çünkü bazıları için sevgi, karşısındakinin varlığıyla değil, onun üzerinde kurduğu hakimiyetle anlam kazanır.

En acı gerçeklerden biri şudur. Bir insanın gerçek yüzü, seni severken değil, seni kaybederken ortaya çıkar. Birlikteyken saygılı olanın, ayrılınca sınır tanımaması; birlikteyken suskun olanın, ayrılınca yıkıcı bir dile bürünmesi tesadüf değildir. Bu, tanıyamadığımız değil, görmek istemediğimiz bir gerçektir. Hayat beraberken güzel olabilir; kahkahalar, paylaşılan anılar, ortak alışkanlıklar gerçekten değerlidir. Ama güzellik, her zaman sağlıklılık anlamına gelmez. Bazı ilişkiler, içinde kalındığı sürece zararı fark edilmeyen ama dışına çıkıldığında ne kadar zehirli olduğu anlaşılan kapalı sistemler gibidir. İnsan o sistemin içindeyken nefes aldığını zanneder, dışına çıktığında ise ilk kez gerçekten soluduğunu fark eder.

“Onu tanıyordum” demek, çoğu zaman bir yanılgıdır. Çünkü insanları tanımak, yalnızca nasıl sevdiklerini değil; nasıl kaybettiklerini, nasıl öfkelendiklerini, nasıl vazgeçtiklerini de görmeyi gerektirir. Ve ne yazık ki bu yüzler, çoğu zaman ancak ilişki bittiğinde ortaya çıkar. Belki de bu yüzden bazı ayrılıklar, bir kayıp değil; geç fark edilmiş bir uyanıştır. İnsan, ayrıldıktan sonra acı çeker ama o acı, birlikteyken fark edilemeyen zehrin bedelidir. Zamanla anlar ki, hayat beraberken güzelmiş gibi görünse de, o güzellik bazen gerçeğin üstünü örten bir sessizlikten ibarettir. Ve insan, en sonunda şunu öğrenir, Birini tanımak, onunla birlikteyken değil; ondan ayrıldığında kim olduğunu görmekle mümkündür.