Şamanik İyileştirme
Bazı toplumlarda şifanın kapısı, neşterin metal soğukluğundan değil, gecenin içinden yükselen bir davulun düzenli vuruşundan açılır; çünkü şamanik bakışta insan yalnızca et ve kemikten ibaret bir beden değil, aynı zamanda hatıraların, korkuların, arzuların, ataların fısıltılarının, yaşadığı yerin ikliminin, hatta yürüdüğü toprağın bile izlerini üzerinde taşıyan bir “bütün”dür ve bu bütünlük sarsıldığında, modern dünyanın “belirti” dediği şey, şamanın dilinde çoğu zaman bir bozulmanın işareti değil, içeriden yükselen bir çağrının ta kendisidir. Şamanın iyileştirici rolü, büyülü bir dokunuşla mucize dağıtan bir figür olmaktan çok, insanın kendi iç haritasında kaybettiği yolları yeniden bulmasına rehberlik eden bir “eşik bekçisi” gibidir; o, acıyı yok saymayı değil, acının ne söylediğini duymayı öğretir, çünkü şamanik gelenekte rahatsızlık bazen “dışarıdan gelen” bir şey değil, içeride biriken, görülmeyen, adı konmayan, bastırılan ve sonunda kendine beden üzerinden yer açan bir gerçeğin şekil değiştirmiş halidir.
Şifanın İlk Basamağı: Hikayeyi Dinlemek
Şamanik iyileştirme çoğu zaman basit bir soruyla başlar ama o soru, insanın bütün hayatına yayılan bir yankı bırakır: “Ne zamandan beri böyle?”; çünkü şaman için zaman, takvim yapraklarının düz çizgisi değildir, travmanın zamanı bükebilen ve eski bir korkuyu bugüne taşıyabilen tuhaf doğası vardır ve bu yüzden bir ağrı bazen bugünün değil, yıllar önce yutulmuş bir cümlenin, yutkunulmuş bir gözyaşının, yarım kalmış bir vedanın, “olmamış sayılan” bir sarsıntının izini taşır. Bu dinleme, yalnızca kelimeleri değil, kelimelerin arasındaki sessizliği de okumaktır; kişi neyi anlatamıyorsa, şamanın dikkati oraya kayar, çünkü şamanik düşüncede ifade edilemeyen şey, insanın enerji düzeninde düğüm yapar, düğüm büyüdükçe kişi yorulur, iradesi zayıflar, uykusu bozulur, bedeni ağırlaşır ve sonunda “Ben iyiyim” cümlesi, en büyük yorgunluğun perdesi haline gelir.
Ruh Parçası ve “Kaybolmuş Parça” Fikri
Şamanik geleneklerin çoğunda, özellikle sarsıcı olaylar sonrası insanın “ruhsal bir parçasını” geride bırakabileceği düşüncesi vardır; bu, literal bir organ kaybı gibi değil, daha çok kişinin canlılığının, merakının, neşesinin, güveninin ya da kendini sevme kapasitesinin bir kısmının bir yerde takılı kalması gibi anlatılır ve burada iyileşme, o parçayı bulup zorla sürüklemek değil, onu ikna ederek, güven vererek, geri dönmeye hazır hale getirerek, kişinin kalbine yeniden “yerleştirmek” gibidir. Bu noktada şamanın yaptığı şeyin özü aslında şudur: Kişiye, uzun zamandır “ev” diye bildiği bedenin içine tekrar dönmeyi öğretmek; çünkü bazı insanlar bedende yaşamaz, bedende saklanır, bedeni bir sığınak gibi kullanır ama ev gibi hissetmez ve şamanik şifa, o evi yeniden yaşanır hale getirmeyi hedefler.
Enerji Temizliği: Kötü Ruh Kovmak mı, Denge Kurmak mı?
Dışarıdan bakınca şamanik ritüeller “negatif enerji temizliği” gibi basit bir etiketle anlatılır ama içeriden bakıldığında mesele daha derindir: Şaman, insanın enerji alanında biriken ağırlıkları, yabancılaşmış duyguları, kendine ait olmayan yükleri ayırt etmeye çalışır; çünkü bazen kişinin taşıdığı yük, kendi acısı değildir, başkasının beklentisidir, bazen de aileden miras kalan sessiz bir korkudur. Tütsü, duman, su, tuz, ateş, ses ve ritim gibi unsurlar burada sembol olmaktan çıkar ve bir “dil”e dönüşür; duman yükselirken zihin gevşer, ritim tekrar ederken düşünceler çözülür, ateş ışığı dalgalanırken insanın içindeki sabit sandığı şeyler yerinden oynar ve bu küçük oynamalar, çoğu zaman iyileşmenin başladığı yerdir, çünkü şamanik düzlemde şifa, “katılaşmış olanı” yeniden akışa sokmaktır.
Davulun Sırrı: Ritimle Bilince Kapı Açmak
Şamanın davulu yalnızca müzik aleti değildir; ritim, zihnin dağınıklığını bir çizgiye oturtan, dikkati tek noktaya toplayan ve kişinin iç dünyasında normalde kapalı duran kapıları aralayan bir anahtar gibi çalışır; bu yüzden ritim yükseldikçe bazılarının gözleri dolar, bazılarının nefesi değişir, bazılarının bedeninde sıcaklık dolaşır, çünkü insan bedeni, unuttuğu bir dili hatırladığında önce “tepki” verir. Trans dediğimiz hal, çoğu zaman yanlış anlaşılır; sanki şaman kendinden geçer, başka biri olur gibi düşünülür, oysa birçok gelenekte trans, kontrolsüz bir kayboluş değil, kontrollü bir odaklanmadır, yani şaman “daha az” değil, tam tersine “daha çok” farkındalıkla çalıştığını söyler ve bu farkındalık, kişinin görünmeyen düğümlerini çözmek için bir mercek görevi görür.
Bitkiler, Nesneler ve Semboller: Şifanın Şiirsel Anatomisi
Şamanik pratiklerde bitkiler, taşlar, tüyler, kemikler, maskeler ya da çeşitli nesneler kullanılır; modern zihin bunu “aksesuar” sanabilir ama şamanik zihinde her nesne, doğayla kurulan ilişkinin yoğunlaştırılmış bir anlamıdır, yani bir taş, sadece taş değildir, dayanıklılığın hafızasıdır; bir tüy, hafifliğin öğretmenidir; bir su kabı, temizliğin ve dönüşümün dilidir. Bitkiler ise iki katmanlı çalışır: Bir yandan fiziksel düzeyde koku, duman, yağ ve temas ile bedeni etkiler, diğer yandan sembolik düzeyde kişiye bir hikaye anlatır; örneğin acı bir bitki, “Yutamadığın gerçeği yutmayı” temsil ederken, hoş kokulu bir bitki, “Kendine yeniden yaklaşmayı” hatırlatır ve insan bazen bir kokuyla, yıllarca unuttuğu bir anıya geri döner, çünkü hafıza burnun içinde saklanan küçük bir kapı gibidir.
Şamanın Asıl Gücü: Kişinin İçindeki Şifacıyı Uyandırmak
Şamanik iyileştirmeyi merak uyandırıcı yapan şey, “şaman her şeyi çözer” fikri değil; tam tersine, kişinin kendi içindeki şifayı, kendi sorumluluğunu, kendi sınırlarını görmeye başlamasıdır, çünkü şaman, iyileşmeyi bir hizmet gibi sunmaz, bir süreç gibi kurar ve kişiye şunu hissettirir: “Şifa dışarıdan verilmez, içeride hatırlanır.” Bazen ritüel sonrası kişi aniden “hafiflemiş” gibi hisseder ama şamanik bakış burada da temkinlidir; çünkü şifa yalnızca iyi hissetmek değil, bazen gerçekle karşılaşmaktır, bazen karar almaktır, bazen bir ilişkiyi bitirmektir, bazen de bir alışkanlığı bırakmaktır ve bu yüzden şamanik şifa, tatlı bir masal değil, içsel bir anlaşmadır: “Ben kendime dönmeyi göze alıyorum.” Şamanik iyileştirme, modern insanın en büyük açlığını hedef alır. Çünkü günümüzde birçok kişi, sorunun adını bilir ama kökünü hissetmez, tanıyı duyar ama hikayesini kaybeder, ilaç listesini ezberler ama neden böyle olduğunu anlamaz ve işte şamanik yaklaşım, tam o boşlukta bir fener yakar, “Belirtiyi susturmak yetmez, onu doğuran sessizliği de dinlemek gerekir” der. Belki de bu yüzden şamanik şifa, kimini korkutur, kimini büyüler; çünkü insanın en iyi sakladığı şey, çoğu zaman kendisinden bile sakladığı şeydir ve şamanik ritüeller, o saklı odaya kapı araladığı için hem ürkütücü hem de çekicidir.
Şifa Bir Varış Değil, Bir Hatırlama
Şamanik iyileştirme bize şunu fısıldar: İnsan, parçalanmadan da yorulur; bazen sadece uzaklaşır, kendinden uzaklaşır, bedenden uzaklaşır, hayattan uzaklaşır ve şifa, büyük bir patlama değil, küçük bir dönüş hareketidir, insanın içindeki pusulayı yeniden kuzeye çevirmesidir.