Retorik, en yalın ama en güçlü haliyle söylendiğinde, insanın yalnızca ne söylediğiyle değil, onu nasıl, ne zaman ve hangi duygusal zeminde söylediğiyle karşısındakini etkileme sanatıdır; yani retorik, bilginin çıplak aktarımından çok, sözün bir araç değil neredeyse bir eylem hâline gelmesidir.
Kökeni Antik Yunan’a dayanır ve özellikle mahkemelerde, meydanlarda, siyasal konuşmalarda ve felsefi tartışmalarda kullanılmıştır; amaç gerçeği kanıtlamaktan çok, dinleyenin zihninde bir yönelim, bir ikna, bazen de bir sarsıntı yaratmaktır.
Retoriğin üç temel ayağı vardır ve bu üçlü hâlâ geçerliliğini korur:
Ethos, konuşanın güvenilirliği ve karakteridir; yani “Bu kişi neden dinlenmeli?” sorusunun cevabıdır.
Pathos, duygulara hitap etme biçimidir; korku, umut, öfke, merhamet gibi duygular üzerinden bağ kurar.
Logos ise mantık ve akıl yürütmedir; neden–sonuç ilişkileri, örnekler ve tutarlılık üzerinden ikna eder.
Retorik sadece büyük nutuklarda değil, günlük hayatta da sürekli karşımıza çıkar; bir reklam sloganında, bir sosyal medya paylaşımında, bir reels başlığında, hatta bir suskunlukta bile retorik vardır, çünkü bazen söylenmeyen şey, söylenen kadar güçlüdür.
Kısacası retorik, kelimelerin süsü değil, kelimelerin niyetidir; doğru kullanıldığında düşünceyi taşır, yanlış kullanıldığında gerçeği örter ama her durumda insan zihninde iz bırakır.