Operanın Laneti [ 16 Aralık 2025 ]


Operanın Laneti

Operanın laneti, denen şey, tek bir olaya değil, yüzyıllar boyunca opera dünyasında birikmiş uğursuzluk anlatıları, tekrar eden kazalar ve kulaktan kulağa aktarılan sahne batıl inançlarının ortak adına verilen kültürel bir kavramdır ve özü itibarıyla opera sahnesinde bazı eserlerin, bazı mekanların ve bazı ritüellerin sürekli talihsizlikle anılması fikrine dayanır.

Bu lanetin en meşhur ayağı Shakespeare’in Macbeth operasıdır; opera dünyasında “İskoç oyunu” diye anılır ve adı sahnede yüksek sesle söylenmekten özellikle kaçınılır, çünkü prömiyerlerinden itibaren sahne kazaları, dekor çökmeleri, sanatçı sakatlanmaları, provalarda ani hastalıklar ve hatta bazı dönemlerde ölümle sonuçlanan olaylarla ilişkilendirilmiştir, öyle ki bugün bile birçok opera binasında Macbeth’in adı sahne arkasında anılırsa laneti bozmak için özel ritüeller yapılır.

İkinci güçlü damar opera binalarının kendisiyle ilgilidir; eski opera salonlarının büyük kısmı, yangınlar, çökmeler ve kitlesel ölümlerle anılır. Paris Operası’ndaki ünlü avize kazası, Venedik La Fenice’nin defalarca yanıp yeniden yapılması, 18. ve 19. yüzyılda gaz lambaları, ağır dekorlar ve ilkel sahne mekanizmaları yüzünden yaşanan facialar, opera sahnesi güzeldir ama tehlikelidir, algısını beslemiş ve zamanla bu teknik riskler metafizik bir anlatıya dönüşmüştür.

Bir diğer katman sanatçı kaderleriyle ilgilidir; opera tarihinin pek çok büyük isminin genç yaşta ölmesi, sahnede bayılması, sesini kaybetmesi ya da trajik hayatlar yaşaması, özellikle Verdi, Puccini, Bizet gibi bestecilerin eserlerinin ilk sahnelenişlerinde yaşanan olumsuzluklar, opera başarıyı bedel karşılığı verir gibi romantik ama karanlık bir mit yaratmıştır.

Aslında işin çıplak gerçeği şudur; opera, yüksek riskli bir sanattır; ağır dekorlar, karmaşık sahne teknolojisi, yoğun prova temposu, fiziksel olarak zorlayıcı vokal teknikler ve büyük egoların aynı mekânda buluşması, kazaları ve krizleri istatistiksel olarak zaten artırır, fakat insan zihni rastlantıyı sevmez, tekrar eden felaketleri anlamlandırmak ister ve işte tam bu noktada "lanet" fikri doğar. Yani operanın laneti, doğaüstü bir güçten çok, insan hafızasının dramatik olanı seçip büyütme eğiliminin, sahne sanatlarının tarihsel tehlikeleriyle birleşmesinden doğmuş kolektif bir anlatıdır; yine de ilginçtir ki, bu anlatıyı en çok yaşatanlar da bizzat opera insanlarıdır, çünkü sahneye çıkmadan önce biraz korkmak, biraz saygı duymak ve uğura inanmak, o büyük boşluğun kenarında dururken insana tuhaf bir kontrol hissi verir. Kısacası, operanın laneti gerçek bir lanet değil; yüksek risk, büyük tutku ve insanın anlam arama ihtiyacının sahne arkasında yarattığı karanlık ama büyüleyici bir hikâyedir.