Akılla Konuştum Dün Gece
Ömer Hayyam’ın rubailerinde büyüleyici bir sahne vardır; insan gece yalnız kalır, düşünce derinleşir ve akıl karşısına oturur. Soru basittir; ölümden neden korkuyoruz? Hayyam’ın cevabı ise daha da basittir ve neredeyse alaycı bir gülümseme taşır: “Ölüm gelince ne sen kalırsın ne ben.”
Bu cümle, yüzyıllar boyunca insanları sarstı çünkü içinde hem bir hakikat hem bir rahatlık vardır. Korku sadece yaşarken vardır; ölüm geldiğinde korku da kaybolur. O halde bütün telaş, bütün paniğin anlamı nedir? Hayyam’a göre hiçbir şey. Hayat geçicidir, tıpkı gölgeler, rüzgar, şarap kokusu ve bir dostun sesi gibi.
Rubailerin büyüsü burada gizlidir. Kısa sözler, büyük anlamlar. İnsan, ölüm hakkında düşünürken aslında yaşamı daha çok hisseder. Ölümü kabul eden, yaşamı hafif taşır. Günün tadını çıkarır, bir ekmeği bölüşmeyi, bir bakışı, bir sevgi cümlesini kaçırmaz. Çünkü bilir ki zaman kısadır.
Hayyam’ın aklı gece fısıldar: “Korkma. Her şey gelir ve geçer. Sen de, ben de…”
Bu yüzden rubailer hüzünlü değil, tam tersine hayata çağrıdır.