Neden Moda Nişantaşı’na Sığmaz? [ 07 Aralık 2025 ]


Neden Moda Nişantaşı’na Sığmaz?

Nişantaşı Vitrin, Türkiye Sahnedir

Nişantaşı’nın Türkiye’de moda ile özdeşleşmesi, tek başına orada yaşayan insanların daha şık giyinmesiyle değil, yıllar boyunca bu mahallenin kapital, sosyal sermaye, estetik beğeni ve görünür olma arzusu arasında kurduğu dengeyle ilgilidir; sokakları, kafeleri, butik vitrinleri, yürürken kendini izleten geniş kaldırımları ve sürekli canlı olan göz teması, burayı yalnızca giysilerin sergilendiği değil, sosyolojik bir sahnenin kurulduğu yer haline getirir. Ancak bu durum Nişantaşı’nı modanın tek merkezi yapmaz, çünkü bugün moda kavramı artık tek bir semte, tek bir sınıfa veya tek bir beğeni biçimine indirgenemez; Bebek’in sade lüksüyle Cihangir’in bohem özgürlüğü, Karaköy’ün avangart gençliğiyle Bağdat Caddesi’nin düzenli şıklığı, Anadolu şehirlerindeki muhafazakâr gösteriş ile Ege’deki doğal kumaş rahatlığı aynı ülkenin farklı tonları olarak yan yana var olur.

Moda, bu nedenle coğrafi bir alan değil, sürekli hareket halinde olan bir kültürel anlatıdır; insanlar kıyafetleriyle kim olduklarını söylüyor, nerede durduklarını işaret ediyor, hangi gruba dahil olduklarını ima ediyor ve bu iletişim bazen bilinçli, bazen refleksif, bazen de sadece “öyle hissettiği” için gerçekleşiyor. Nişantaşı hâlâ bu anlatının en görünür vitrini olabilir, fakat vitrinin arkasında tüm ülkeye yayılmış bir üretim, tüketim ve kimlik değişimi vardır; Türkiye’de moda, tek bir sokak değil, milyonlarca hayatın aynı anda giydiği bir dildir.