Modern Hayat Neden İnsan Frekansını Düşürüyor [ 07 Aralık 2025 ]


Modern Hayat Neden İnsan Frekansını Düşürüyor

Modern Hayat

İnsanı doğrudan yormaz, onu parçalara ayırarak tüketir. Gün içinde yaşananların ağırlığı çoğu zaman fark edilmez, çünkü tek tek bakıldığında hiçbir şey “fazla” görünmez, ama bütün halinde değerlendirildiğinde insanın iç ritmini sessizce bozan, dengeyi yavaş yavaş aşındıran bir yapı ortaya çıkar. İnsan bu aşınmayı çoğu zaman bir çöküş olarak değil, alışkanlık olarak deneyimler. Günün doğal bir başlangıcı ve sonu kalmadığında, beden ve zihin kendi ritmini ayarlayacak referans noktalarını kaybeder. Sabah uyanır uyanmaz ekrana bakmak, gece uyumadan önce zihni veriyle doldurmak, bedeni doğal frekansından koparan ilk ve en yaygın müdahalelerden biridir. Çünkü beden için zaman, saatlerle değil ışık, sessizlik ve döngüyle anlam kazanır. Modern hayat ise bu üç unsuru da yapaylaştırır. İnsan artık bir şey yaparken tamamen orada değildir. Bir yandan çalışır, bir yandan düşünür, bir yandan izler, bir yandan cevap verir. Bu bölünmüş dikkat hali, zihinsel bir verimlilik gibi sunulsa da beden için sürekli bir alarm durumudur. Beden, aynı anda bu kadar uyarana uyum sağlamak zorunda kaldığında, enerjisini yenilemek yerine sadece dengeyi korumaya çalışır. Bu da zamanla frekansın düşmesi değil, dağılması anlamına gelir. Modern hayatın insan frekansını düşürmesinin en temel nedenlerinden biri de hızdır. Hız, yalnızca hareketle ilgili değildir; düşünmenin, karar almanın, hissetmenin bile hızlanması beklenir. İnsan, bir duygunun içinde kalmaya vakit bulamadan bir diğerine geçmek zorunda kalır. Bu geçişler, bedenin yaşananları sindirmesine izin vermez. Sindirilemeyen her deneyim, bedende yük olarak kalır. İlginçtir ki modern dünyada insanın erişimi arttıkça iç teması azalır. Daha fazla bilgiye ulaşılır, ama daha az şey içselleştirilir. Daha fazla seçenek vardır, ama daha az netlik hissedilir. Zihin sürekli meşgul olduğu için iç sesin sesi kısılır. Bu kısılma, zamanla huzursuzluk olarak değil, donukluk olarak ortaya çıkar. İnsan kötü hissetmez belki, ama iyi de hissetmez. Bir diğer önemli etken, sürekli kıyas halidir. Modern hayat, insanı başkalarıyla karşılaştırmayı kaçınılmaz hale getirir. Sosyal görünürlük, başarı tanımları, hızla tüketilen hikayeler, bireyin kendi iç ritmini değil, dış dünyanın temposunu referans almasına neden olur. İnsan, kendi frekansını ayarlamak yerine dışarıdan gelen uyaranlara uyum sağlamaya çalışır. Bu uyum çabası ise uzun vadede iç tükenmişlik yaratır. Modern yaşam, bedeni ve zihni ayırmayı öğretir. “Dayan”, “idare et”, “geçer” gibi cümleler normalleşir. Oysa beden, ertelenen her sinyali bir yerde kaydeder. Uykusuzluk, sebepsiz gerginlik, odak kaybı ya da sürekli yorgunluk hissi, bedenin düşen frekansını haber veren sessiz göstergelerdir. Ama bu göstergeler, genellikle sorun değil “hayatın gerçeği” olarak kabul edilir.

 Modern hayatın en büyük frekans düşürücü etkisi belki de şudur;

İnsana sürekli bir şeyler olması gerektiğini fısıldar. Daha üretken, daha güçlü, daha pozitif, daha dayanıklı… Bu beklenti hâli, insanı kendisiyle değil, olması gereken bir versiyonuyla meşgul eder. Böylece kişi, kendi doğal hâlinden uzaklaşır ve bu uzaklaşma, bedende bir uyumsuzluk yaratır. Beden için frekansın düşmesi, güçsüzlük anlamına gelmez, uyum kaybı anlamına gelir. İnsan hala çalışabilir, gülebilir, üretken olabilir, ama içten içe kendine yabancılaştığını hisseder. Bu yabancılaşma, zamanla anlam arayışını tetikler, ama modern hayat bu arayışı bile hızlı çözümlerle geçiştirmeyi teklif eder. Oysa beden, hızlı çözümlerle iyileşmez. Beden, ritimle toparlanır. Sessizlik, yavaşlık, tekrar eden basit alışkanlıklar, doğayla kurulan temas, yalnızlık değil ama yalınlık… Bunlar modern dünyanın lüks saydığı ama bedenin temel ihtiyaçları olan hallerdir. İnsan, frekansını yükseltmek için bir şeyler eklemek zorunda değildir, çoğu zaman eksiltmesi yeterlidir. Sonuçta modern hayat frekansı bir anda düşürmez. İnsanı, kendi ritminden yavaş yavaş uzaklaştırır. Ve insan, ne zaman durup dinlerse, o an fark eder ki beden hiçbir zaman düşman olmamıştır. Yalnızca, çoktandır duyulmayan bir gerçeği hatırlatmaya çalışıyordur.