1950’lerin başında Avrupa yolları hala yarım kalmış anılarla doluyken, Lancia mühendisleri otomobilin yalnızca bir ulaşım aracı değil, karakter taşıyan bir varlık olması gerektiğini savunuyordu; işte Aurelia B24 Spider tam olarak bu düşüncenin somut halidir. O dönemde çoğu üretici hala ağır, köşeli ve muhafazakar çizgilerde ısrar ederken, Lancia hem teknik hem estetik anlamda cesur bir adım atarak aerodinamiği, hafifliği ve duygusal tasarımı aynı gövdede birleştirmeyi başardı.
Aurelia serisinin temeli olan V6 motor, otomotiv tarihinde bir dönüm noktasıydı; çünkü seri üretime giren ilk V6 motorlardan biri olması, Lancia’yı yalnızca tasarımda değil mühendislikte de öncü konuma taşıdı. B24 Spider’da kullanılan 2.5 litrelik bu motor, kağıt üzerindeki rakamlardan çok daha fazlasını vaat eder; gaz pedalına dokunulduğunda ortaya çıkan ses, bir yarış arabasının bağırışı değil, iyi eğitilmiş bir müzisyenin kontrollü ama etkileyici performansı gibidir. Bu motorun karakteri agresif değil, bilinçlidir; sürücüsüne hükmetmez, onunla konuşur. Tasarım tarafında ise sahneye Pinin Farina çıkar ve burada otomobil bir mühendislik ürünü olmaktan çıkarak adeta bir Akdeniz heykeline dönüşür. Alçak ön cam, uzun kaput, yuvarlatılmış arka bölüm ve krom detaylar hiçbir zaman gösteriş yapmak için bağırmaz; aksine “bana bakmak isteyen zaten bakar” diyen bir özgüvenle var olur. Özellikle ilk üretilen B24 Spider’larda yan camların olmaması, otomobili daha da saf, daha da filtresiz kılar; rüzgar, yol ve çevreyle kurulan bağ kesintisizdir.
Bu otomobilin sürüşü modern anlamda “konforlu” değildir, fakat son derece dengelidir; ağırlık dağılımı, transaxle şanzıman yapısı ve süspansiyon geometrisi sayesinde Aurelia B24 Spider virajlarda şaşırtıcı bir sakinlik sergiler. O dönemin birçok spor otomobili hızlanırken korkuturken, Aurelia sürücüsünü sakinleştirir; sanki “acelemiz yok, yol uzun” der. Bu yönüyle o, hızın değil akışın otomobilidir. Kültürel hafızada Lancia Aurelia B24 Spider’ı ölümsüzleştiren anlardan biri de sinemadır. 1960 yapımı Il Sorpasso filminde Vittorio Gassman’ın kullandığı bu otomobil, İtalya’nın değişen toplumsal yapısının, özgürlük arzusunun ve modernleşme sancılarının sessiz bir anlatıcısı haline gelir. Film boyunca Aurelia yalnızca bir araç değil, karakterlerin ruh halini taşıyan bir eşlikçi gibidir; hızlandıkça kahkahalar artar, yavaşladıkça gerçekler görünür olur.
1954 ile 1958 yılları arasında üretilen B24 Spider, sayıca azdır ve bu azlık onu koleksiyon dünyasında yalnızca değerli değil, seçici bir parça haline getirir. Bugün bu otomobile sahip olmak, bir klasiğe binmekten çok daha fazlasıdır; otomotiv tarihinde cesaretin, zarafetin ve mühendislik sezgisinin kesiştiği nadir noktalardan birine dokunmaktır. Lancia Aurelia B24 Spider, yüksek sesle konuşmaz, hızla övünmez, rakamlarla kendini savunmaz; o yalnızca var olur ve varlığıyla şunu hatırlatır: Bazı otomobiller zamana karşı yarışmaz, zamanı yanına alır.