İnsanlığın Kazanması İmkansız Yarışı [ 07 Aralık 2025 ]


İnsanlığın Kazanması İmkansız Yarışı

İnsanın, Zamanla Yarışı; Kazanılmayan Bir Mücadele

İnsanlık tarihi boyunca zaman hep vardı. sessizdi, görünmezdi ama her şeyin içindeydi. insan ise en sonunda onu ölçmeye, bölmeye ve yönetmeye karar verdi. saatler icat edildi, takvimler düzenlendi, günler parçalara ayrıldı. Fakat garip olan şudur insan zamanı tanıdıkça rahatlamadı, daha çok yoruldu. Çünkü zamanla kurulan ilişki, teknik bir mesele değil insanın kendisiyle kurduğu ilişkinin yansımasıdır. Zaman hızlanmadı, hayat yoğunlaştırıldı bugün hemen herkes aynı hissi paylaşıyor  zaman yetmiyor, günler kısa, yıllar göz açıp kapayana kadar geçiyor. Ancak tarihsel açıdan bakıldığında zamanın akışında bir değişiklik yoktur. bir gün hala 24 saattir. Mevsimler aynı döngüyle gelir, güneş aynı hızla doğar ve batar. Değişen şey, zaman değil insanın bir güne sığdırmaya çalıştıklarıdır. Modern insan aynı anda birden fazla rolü taşır sürekli üretmek zorunda hisseder, durmayı verimsizlik olarak görür bu yoğunluk arttıkça, zaman suçlanır. Oysa zaman, hiçbir şey talep etmez, talep eden insandır.

Zaman Nötrdür, İnsan Yükler

Zamanın iyi ya da kötü bir tarafı yoktur. Zaman baskıcı değildir, acımasız değildir. Zaman yalnızca olanı görünür kılar. Kaygılı bir insan için zaman daraltıcıdır. Huzurlu bir insan içinse geniştir. Aynı saat, birini yıpratır, bir başkasını toparlar. Buradan şu sonuç çıkar insanı yoran zaman değil, zamanın içine taşıdığı halidir. İnsanın asıl sorunu kendine yetişememek, insan “zamanla yarıştığını” söyler ama gerçekte yarıştığı şey zamandan çok kendisinin idealleştirilmiş halidir. daha üretken olmalı, daha hızlı karar vermeli, daha güçlü görünmeli… Bu beklentiler karşılanamadığında zaman düşman ilan edilir. “Olsaydı yapardım”, “Yetmedi”, “Geç kaldım” cümleleri çoğalır. oysa sorun geç kalmak değil, nereden çıktığını unutmaktır. Kendi sınırlarını tanımayan insan için zaman hep yetersiz olacaktır.

Beklemek Zamanın Değil, İnsanın Dayanıklılık Testidir

Beklemek, modern insanın en zorlandığı hallerden biridir. Çünkü beklemek üretmez, hız kazandırmaz, kontrol vermez ama beklemek, insanın kendisiyle baş başa kaldığı nadir anlardan biridir. Bu yüzden rahatsız eder. bu yüzden kaçılır. Fakat dikkatle bakıldığında, insanı en çok dönüştüren dönemler genellikle hareketsiz zamanlardır. Yönünü değiştiren kararlar, çoğu zaman beklerken alınır. Zaman burada bir düşman değildir. Zaman, insanın önüne bir ayna koyar. Zamanla yarışan insan hep eksik hisseder, insan zamana karşı koşarken hiçbir zaman “tamamlandım” noktasına ulaşamaz. çünkü yarışın bitiş çizgisi yoktur. Her yetişilen hedefin ardından yenisi gelir. Her tamamlanan gün, bir sonraki için hazırlık haline dönüşür. Bu sürekli hal, insanın hayatı yaşamasını değil, tamamlamaya çalışmasını doğurur. Oysa hayat tamamlanmaz hayat içinde kalınır.

Zamanla Uyumlanan İnsan Kazanır

Zamanla kavga etmeyen insan yavaş değildir. Sadece neye yetişmesi gerektiğini bilir. Her çağrıya cevap vermez, her fırsata atlamaz, her boşluğu doldurmaz. Bu seçicilik, insana hafiflik kazandırır. Zaman bu noktada baskı olmaktan çıkar, çerçeveye dönüşür. İnsan zamanın içinde yerini bulur. Zaman bir rakip değil, taşıyıcıdır insanın zamanla mücadelesi, baştan kaybedilmiş bir yarış değildir yanlış tanımlanmış bir ilişkidir.

Zaman yenilmez ama insan, onunla uyumlandığında yol alır. belki de asıl soru şudur  zamana yetişmeye mi çalışıyoruz, yoksa zamanın içindeki kendimizi mi arıyoruz. Bu ayrımı yapabilen insan için zaman, artık bir baskı değil, bir eşliktir.