Özlem, insanın kendi iç sesine doğru yaptığı en uzun yolculuktur; çünkü dışarıda kimseye anlatamadığın, kelimelere dökülünce eksilen ama susunca büyüyen bütün duygular bu yolculuğun karanlık bölümlerinde usulca yürür. Birine duyulan özlem bazen bir anının üzerinde parlayan loş bir gece lambası gibi, bazen kapını çalmayan bir misafir gibi, bazen de sırf varlığıyla seni değiştiren bir insanın yokluğunun bıraktığı yankı gibi içimizde sürer ve bizi hiç beklemediğimiz yerlerden yeniden kurar. Özlem, hiçbir zaman tek bir duygu değildir; bir insanı istediğin için değil, o insanla olduğunda kim olduğun için yanarsın içten içe. O yüzden özlemek çoğu zaman bir kişiyi değil, o kişiyle birlikte sende uyanan versiyonunu çağırmak gibidir; unuttuğunu sandığın bir gülüşü, dokunmayı çiğneyen bir sıcaklığı, zihninde ağır ağır salınan bir cümleyi, birinin sadece sana baktığında şekillenen yüzünü ararsın. Bu arayış, yavaş yavaş içini kemiren bir eksiklik değil; aksine bazen seni olduğun insana en çok yaklaştıran sessiz bir öğretmen olur.
Ve özlem, hiçbir zaman acele etmez. Zamanı kendisi belirler; günlere, aylara, yıllara yayıldığında bile içini bir çizik gibi sızlatmayı sürdürür ama aynı zamanda seni esnetir, büyütür, derinleştirir. Özlediğin kişiye kavuşamasan bile, o özlemin sana kattığı içsel açıklığı hissedersin. Bazen bir fotoğrafın köşesinde, bazen bir şarkının orta yerinde, bazen bir mesajın soğuk ekranında içini yakan şey aslında kaybettiğin değil, içinde yaşatan halindir. Özlem öyle bir duygudur ki; yanına oturur, kimse yokmuş gibi seni dinler, kalbinin yorgun yerlerine elini koyar ve “bak, hala hissediyorsun” diye fısıldar. Hissedebilen insan henüz tükenmemiş insandır, bu yüzden özlemek bizi incitmez aslında; sadece içimizde hala ne kadar canlı olduğumuzu hatırlatır.
Belki de özlemin en büyük sırrı budur: Birini özlediğinde, o insana duyduğun bağlılıktan daha çok, kendi içindeki sonsuzluğu keşfedersin. Sessizce büyürsün, kimse fark etmez; ama sen artık aynı kişi değilsindir. Çünkü özlemek, insan ruhunun görünmez yarasını hem açan , hem de onaran tek duygudur.