İçsel Gücün Sessiz Kararı [ 14 Aralık 2025 ]


İçsel Gücün Sessiz Kararı

Affetmek Zayıflık mı, Psikolojik Güç mü?


Affetmek çoğu zaman dışarıdan bakıldığında boyun eğmek, yaşananları küçümsemek ya da haksızlığı sessizce kabullenmek gibi algılanır; oysa insan zihninin derinliklerinde affetme, karşı tarafla değil, kişinin kendi iç dünyasıyla kurduğu çok daha karmaşık ve güçlü bir ilişki biçimidir ve bu yüzden affetmenin zayıflık mı yoksa güç mü olduğu sorusu, aslında insanın duygularını nasıl yönettiğiyle doğrudan bağlantılıdır. İnsan incindiğinde, zihni doğal olarak savunma moduna geçer; öfke, kırgınlık ve adalet arayışı bir süre sonra kişinin kimliğinin bir parçası haline gelmeye başlar ve bu duygular ilk bakışta kişiyi güçlü hissettirse de, uzun vadede zihni geçmişte yaşanan bir ana zincirleyerek bugünün enerjisini tüketir, çünkü affedilmeyen her olay, beynin tehdit algısını canlı tutar ve insan farkında olmadan sürekli tetikte yaşayan biri haline gelir.

Affetmeyi seçen insan ise yaşananları inkar etmez, olanı unutmamış da olur; tam tersine, yaşananı tüm gerçekliğiyle kabul eder ama onun hayatının merkezinde durmasına izin vermez ve bu noktada affetme, pasif bir teslimiyet değil, aktif bir psikolojik sınır çizme eylemine dönüşür, yani “bu olay oldu ama beni tanımlamasına izin vermiyorum” deme cesaretidir. Psikolojik açıdan bakıldığında affetme, duygusal regülasyonun en ileri biçimlerinden biridir; çünkü insanın içgüdüsel olarak tutunmak istediği öfkeyi bırakabilmesi, beynin daha üst düzey işlevlerini devreye sokmasını gerektirir ve bu da ancak içsel güven, farkındalık ve duygusal olgunlukla mümkündür, dolayısıyla affetmek güçsüzlerin değil, duygularını yönetebilenlerin tercihidir.

Öte yandan affetmeyi sürekli yanlış anlayan bir bakış açısı da vardır; affetmek, sınırları kaldırmak, her şeyi sineye çekmek ya da aynı yaraya tekrar tekrar maruz kalmayı kabul etmek değildir, aksine gerçek affetme çoğu zaman mesafe koymayı, ilişkiyi dönüştürmeyi ya da tamamen sonlandırmayı da içinde barındırır ve bu yönüyle affetme, kendini koruma refleksiyle el ele yürür. İnsan affetmediğinde kendini güçlü zanneder ama aslında zihnini geçmişteki bir ana ipotek eder; affettiğinde ise karşı taraf değişmese bile kendi içsel yükünü hafifletir ve bu hafifleme, ruhsal dayanıklılığı artıran, stresi azaltan ve zihinsel sağlığı destekleyen bir etki yaratır, çünkü affetmekle birlikte beyin artık sürekli tehdit taraması yapmayı bırakır ve enerjisini yeniden yaşamaya yönlendirir.

Sonuç olarak affetmek ne romantik bir erdem ne de zorunlu bir ahlaki görevdir; affetmek, insanın kendi zihinsel sağlığına duyduğu saygının bir ifadesidir ve bu nedenle affetmek zayıflık değil, duygusal olgunluğun ve psikolojik gücün en sessiz ama en etkili biçimlerinden biridir.