Ezoterizm, çoğu insanın sandığı gibi yalnızca “seçilmiş kişilere ait gizli bilgiler bütünü” değildir, aksine ezoterizm, bilginin kendisinden çok bilgiye yaklaşma biçimini tanımlar ve bu yaklaşım, insan bilincinin aynı hakikati her aşamada farklı şekillerde algıladığı gerçeği üzerine kuruludur. Yani ezoterik düşünceye göre sorun bilginin kapalı olması değil, bilinci hazırlanmamış bir zihnin o bilgiyi ya yanlış anlaması ya da onu kendi iç dengesi için zararlı hale getirmesidir. Ezoterik geleneklerde bilgi, düz bir çizgide ilerlemez, aşamalıdır, katmanlıdır ve zamana yayılır. Bir ezoterik metin ya da öğreti, onu ilk kez okuyan biri için soyut, hatta anlamsız gelebilirken, aynı metin yıllar sonra yeniden karşılaşıldığında bambaşka anlamlar açabilir, çünkü ezoterizmde değişen bilgi değil, bilinci okuyan kişidir. Bu nedenle ezoterik öğretiler, hızlı tüketilmeye değil, sindirilmeye ve içselleştirilmeye uygundur.
Ezoterizmin “iç bilgi” olarak tanımlanmasının temelinde, bilginin dış dünyaya değil, insanın iç dünyasına yönelik olması yatar. Ezoterik öğreti, “Dünya nasıl çalışıyor?” sorusundan önce “İnsan nasıl algılıyor?” sorusuyla ilgilenir, çünkü dış gerçekliğin, iç algıdan bağımsız okunamayacağını savunur. Bu bakış açısında evren, yalnızca gözlemlenen bir yapı değil, bilinçle etkileşim halinde olan canlı bir düzendir. Tarihsel olarak ezoterizm çoğu zaman gizem okulları, inisiyasyon süreçleri ve sembolik anlatımlar aracılığıyla aktarılmıştır, ancak bu aktarım biçimi bir “üstünlük” ya da “ayrıcalık” göstergesi değil, bilginin yanlış ellere geçmesini değil, yanlış zihin hallerine düşmesini engellemeye yönelik bir önlemdir. Ezoterik okullarda kapalı olan kapılar, insanlardan saklanan sırlar yüzünden değil, o sırları taşımaya hazır olmayan bilinçler yüzündendir.
Ezoterik düşüncede inanç, nihai hedef değildir. Körü körüne inanmak, ezoterik bakışta bir ilerleme sayılmaz, aksine sorgulama, gözlem ve içsel farkındalık süreci teşvik edilir. Bu yüzden ezoterizm, “inan” demez “gözlemle, deneyimle, sorgula” der. Bilginin doğruluğu, otoriteye değil, insanın kendi iç deneyimine dayanır ve bu yönüyle ezoterizm, dogmatik sistemlerden keskin biçimde ayrılır. Ezoterizmin dili neden semboliktir sorusu da burada anlam kazanır. Sembol, ezoterik öğretide bilginin saklandığı bir kilit değil, bilginin doğru bilinç seviyesinde açılmasını sağlayan bir anahtar gibidir. Aynı sembol, yüzeyde bakana sadece bir şekil sunarken, derinleşen bilinç için katman katman anlam üretir, bu yüzden semboller evrenseldir ama yorumları kişiseldir.
Modern çağda ezoterizmin mistik gösteriler, spiritüel pazarlama ve “özel bilgi” iddialarıyla iç içe geçirilmesi, onun asıl doğasını gölgede bırakmıştır, oysa gerçek ezoterizm gösterişli değildir, sessizdir ve insanı dışarıdan parlatmayı değil, içeriden sadeleştirmeyi amaçlar. Ezoterik yol, güç elde etme yolu değil, kendi sınırlarını fark etme yoludur. Sonuç olarak ezoterizm, insanı evrenden koparan değil, onu evrenin içine daha bilinçli biçimde yerleştiren bir bakış açısıdır. Bilgiyi saklamaz, acele ettirmez, insanın kendi hızında olgunlaşmasını bekler. Ve insan hazır hale geldiğinde, ezoterik bilgi ona dışarıdan verilmez, zaten içeriden tanıdık gelir. Ezoterizmde ilerleme, yeni şeyler öğrenmek değil, eskiyi daha derin görmekle başlar.