Eşitlik ve Adalet Aynı Kavramlar Mıdır? [ 07 Aralık 2025 ]


Eşitlik ve Adalet Aynı Kavramlar Mıdır?

Eşitlik ve adalet çoğu zaman aynı şeymiş gibi kullanılır, hatta günlük dilde birbirinin yerine geçer, fakat derinlemesine bakıldığında bu iki kavram birbirine temas etse bile özünde oldukça farklıdır; eşitlik, herkesin aynı şartlara, aynı imkanlara, aynı haklara sahip olması gerektiğini söylerken, adalet, her bireyin ihtiyaçlarına, koşullarına, durumuna ve geçmişine göre hak ettiğini alması gerektiğini vurgular, bu yüzden eşitlik herkese aynı ayakkabıyı vermektir, adalet ise herkesin ayağına uyan ayakkabıyı bulmaktır. Toplumsal düzeyde eşitlik, aynı başlangıç çizgisini savunur, fakat insanlar aynı noktadan başlasalar bile farklı hızlarda koşarlar, farklı engellerle karşılaşırlar, farklı yükler taşırlar; burada devreye adalet girer, çünkü adalet bir yarışın sadece kurallarını değil, sonuçlarını da dikkate alır ve en önemli soruyu sorar: “Bu insanın önünde görünmeyen bir duvar var mı, varsa onu kaldırmak gerekir mi?”

Adalet, eşitliğin matematiksel formundan çok daha insani bir kavramdır; çünkü gerçek hayatta herkes aynı değildir, bazıları dezavantajlı doğar, bazıları şiddet görür, bazıları sosyal sermayeye sahip değildir, bazıları ekonomik güçten yoksundur, bazıları eğitim fırsatlarından mahrum kalmıştır, bazıları engellerle mücadele eder ve bu nedenle tam eşitlik uygulandığında bile sonuçlar eşitsiz olabilir, adalet ise bu eşitsizliklerin farkına varır ve onları görmezden gelmek yerine düzeltmeye çalışır. Eşitlik, herkesin aynı bardaktan içmesi gerektiğini söyler, fakat adalet, kimin bardağının çatlak olduğunu, kimin bardağının boş olduğunu, kimin bardağının hiç olmadığını fark eder; bu farkındalık, soyut bir vicdan duygusundan değil, toplumsal gerçekliğin içinden gelir.

Hukuk sistemleri, eğitim politikaları, sağlık hizmetleri, çalışma yaşamı ve sosyal yardımlar bu iki kavramın kesiştiği yerlerdir; eğer sadece eşitlik uygulanırsa, güçlü her zaman daha güçlü, zayıf her zaman daha zayıf olur, ama adalet işin içine girdiğinde, kaynaklar ve haklar herkesin ihtiyacına göre dağıtılır ve toplumun bütünlüğü güçlenir, çünkü adalet, eşitliğin moral karşılığıdır. Bir toplum ancak adaletli olduğunda eşitliği sürdürebilir, çünkü insanlar sadece aynı haklara sahip olmakla yetinmez, aynı zamanda haklarının korunmasını, saygı görmesini ve değerli hissetmesini isterler; adalet, bu duygusal boyutu taşır ve eşitliğin kuru matematiğine sıcak bir insan yüzü ekler.

Bu nedenle eşitlik ve adalet birbirine yakın kavramlar olmasına rağmen aynı değildir; eşitlik formu belirler, adalet ruhu; eşitlik herkesin aynı olduğunu varsayar, adalet herkesin farklı olduğunu kabul eder; eşitlik dağıtır, adalet dengeler. Gerçek bir toplumsal huzur, sadece eşitlikle değil, eşitlik ve adaletin birlikte çalışmasıyla mümkündür, çünkü insanlar sadece aynı hakkı değil, aynı değeri görmek isterler, bu yüzden eşitlik, adalet olmadan eksik, adalet ise eşitlik olmadan sakat kalır. Eşitliğin ölçüsü sayı, adaletin ölçüsü vicdandır ve vicdan olmadan hiçbir sayı, hiçbir kural, hiçbir yasa insan ruhuna gerçek anlamda dokunamaz.