Psikolojik açıdan bakıldığında, Edi daha çok kaygılı, tetikte ve dış dünyanın tehlikelerine karşı sürekli alarm halinde olan zihni temsil eder; belirsizlikten hoşlanmaz, kontrol ihtiyacı yüksektir ve bu yüzden çoğu zaman tehditleri olduğundan büyük algılar, bu da onu huzursuz ama hayatta kalmaya odaklı bir karaktere dönüştürür.
Büdü ise psikolojik olarak daha dağınık, anı yaşayan, dürtüsel ve sonuç düşünmeden hareket eden bir yapı sergiler; kaygıyı bastırmak yerine yok sayar, tehlikeyi ciddiye almamak onun savunma mekanizmasıdır ve bu rahatlık hali dışarıdan neşeli görünse de içsel bir kopukluk barındırır.
Sosyolojik düzlemde, Edi düzen, kural ve normlara daha yakın durur; toplumun beklentilerini içselleştirmiştir, “doğru olanı yapma” fikriyle hareket eder ve bu nedenle sistemle çatışmaktan çok ona uyum sağlamaya çalışır.
Büdü ise norm dışı davranışlarıyla öne çıkar; kuralları esnetir, hatta çoğu zaman yok sayar, bu da onu sistemin içinde ama kenarında duran, uyumsuz fakat özgür bir figür haline getirir.
Edi toplumsal olarak, modern insanın güvenlik kaygılarını, sürekli tetikte olma halini ve “yanlış yaparsam ne olur” korkusunu temsil ederken; kalabalıklar içinde yalnızlaşan, sorumluluk yükü altında ezilen bireyin sembolüne dönüşür.
Büdü ise toplumun ciddiyetine karşı gelişen bir savrulma refleksi gibidir; umursamazlığı, aslında sistemin ağırlığına karşı geliştirilen bir kaçış biçimidir ve bu yüzden toplumsal baskıyı hafifleten ama çözmeyen bir rahatlama alanı sunar.
İkisi birlikte düşünüldüğünde, Edi ve Büdü tek bir insanın iki ayrı iç sesi gibi okunabilir; biri korkuyu, kontrolü ve uyumu fısıldarken, diğeri boş vermeyi, dağılmayı ve anlık özgürlüğü savunur.
Bu karşıtlık, bireyin hem güvende kalmak isteyen hem de boğulmamak için ciddiyeti kırmaya çalışan çelişkili doğasını görünür kılar ve belki de bu yüzden Edi ile Büdü sadece birer karakter değil, modern insanın bölünmüş ruh halinin çizgi filme sızmış halidir.