Dekorasyon dediğimiz şey çoğu zaman pahalı mobilyalarla, büyük değişimlerle ya da radikal kararlarla anılsa da aslında bir mekanın ruhunu belirleyen asıl unsur, fark edilmesi zaman alan ama hissi hemen geçen küçük dokunuşlardır ve bu dokunuşlar bilinçli yapıldığında ev, yalnızca yaşanan bir alan olmaktan çıkıp insanın kendini tamamlanmış hissettiği bir atmosfere dönüşür. Bir mekanın her köşesini doldurma refleksi, göze ilk anda zenginlik gibi gelse de zamanla yorgunluk yaratır; oysa bazı alanların bilerek boş bırakılması, hem eşyaların nefes almasını sağlar hem de evin sahibine zihinsel bir ferahlık sunar, çünkü boşluk aslında yokluk değil, denge duygusunun sessiz bir ifadesidir. Işık konusu yalnızca aydınlatmakla sınırlı değildir; tek bir merkezden yayılan sert bir ışık, mekanın tüm duygusunu tekdüze hale getirirken, farklı noktalardan gelen yumuşak ve dolaylı ışıklar, akşam saatlerinde evin karakterini tamamen değiştirerek daha sıcak, daha derin ve daha davetkar bir atmosfer yaratır.
Duvarlar çoğu zaman arka plan olarak düşünülür ama aslında evin anlatıcısıdır; tüm duvarları aynı tonda bırakıp yalnızca bir duvara farklı bir renk, doku ya da sade bir desen vermek, mekana sesini yükseltmeden güçlü bir kimlik kazandırır ve göz, o duvara farkında olmadan tekrar tekrar döner. Aynalar yalnızca kendimize baktığımız yüzeyler değil, mekanla kurulan gizli bir iş birliğidir; doğru noktaya yerleştirildiğinde ışığı çoğaltır, alanı genişletir ve özellikle küçük evlerde, sanki duvarlar birkaç adım geri çekilmiş hissi yaratarak mekanın sınırlarını görünmez şekilde esnetir. Bitkiler dekorasyonda çoğu zaman ikinci planda düşünülür ama aslında yaşayan birer karakter gibidir; büyük yapraklı bir bitki mekana güçlü bir duruş katarken, küçük saksılar sessiz ama etkili detaylar olarak mekanın ritmini yumuşatır ve eve doğal ama plansız olmayan bir canlılık kazandırır.
Renk eklemeden de zenginlik yaratmak mümkündür; aynı renk ailesinde kalıp farklı dokulara yönelmek, örneğin keten bir koltukla ahşap bir sehpayı, seramik bir obje ile cam bir yüzeyi bir araya getirmek, mekanda gözü yormadan derinlik oluşturan sofistike bir uyum sağlar. Duvara asılan tablolar ve çerçeveler rastgele yerleştirildiğinde karmaşa hissi yaratabilir; ancak aralarında bilinçli bir hizalama ve görünmez bir bağ kurulduğunda, duvar adeta bir sergi alanına dönüşür ve mekan düzenli olduğu kadar kişisel de hissedilir.
Ve çoğu zaman unutulan ama en kalıcı etkiyi bırakan detay koku olur; çünkü mumlar, tütsüler ya da hafif oda kokuları görünmez olmalarına rağmen evin hafızasını oluşturur, eve giren biri henüz hiçbir şeye bakmadan o ortamda nasıl hissetmesi gerektiğini sezgisel olarak anlar. Sonuç olarak dekorasyon, yüksek sesle konuşmak zorunda olmayan ama doğru kelimeleri seçtiğinde çok şey anlatan bir dildir ve bu dilin en etkili cümleleri, çoğu zaman küçük ama bilinçli detaylarla yazılır.