Karşılıklı bağımlılık, iki insanın yan yana dururken aslında kendi merkezlerinden yavaş yavaş uzaklaştıkları, birinin duygusal ihtiyacının diğerinin varoluş gerekçesine dönüştüğü, sevgiyle karıştırılan ama çoğu zaman korkudan beslenen görünmez bir ilişkilenme biçimidir; burada bağ kurulur ama sınırlar silinir, yakınlık vardır ama özgürlük giderek daralır, “biz” büyürken “ben” sessizce erir. Bu ilişkilerde kişi, karşısındakinin duygularını düzenlemekten, mutsuzluğunu onarmaktan, boşluklarını doldurmaktan kendini sorumlu hisseder; sevgi artık paylaşım değil, görev haline gelir ve zamanla “onsuz ne yaparım” düşüncesi, “kendimle ne yapıyorum” sorusunun önüne geçer, çünkü karşılıklı bağımlılıkta ihtiyaçlar konuşulmaz, korkular yönetir.
En çarpıcı nokta şudur ki, bu bağ genellikle fedakarlık, sadakat, derin aşk ya da güçlü bağ olarak algılanır; oysa derinlik değil yoğunluk vardır, güven değil kontrol vardır, bağlılık değil tutunma vardır ve kişi, ilişkiyi kaybetme korkusuyla kendi ihtiyaçlarını bastırırken, karşısındakini kaybetmemek adına kendini kaybettiğini fark etmez. Karşılıklı bağımlılığın kökleri çoğu zaman çocuklukta atılır; sevginin koşullu verildiği, onay almak için uyumlanmanın öğretildiği, duyguların görülmediği ortamlarda büyüyen birey, yetişkinlikte sevgiyi “gerekli olmak”, “vazgeçilmez olmak” ve “her şeyi idare etmek” üzerinden tanımlar, çünkü sevilmenin yolu, kendin olmaktan değil, işe yaramaktan geçmiştir.
Bu ilişkiler dışarıdan bakıldığında çok güçlü görünür; sürekli iletişim, yoğun ilgi, ayrılmaya tahammülsüzlük, her anı birlikte yaşama isteği vardır, ancak içeride yorgunluk, suçluluk, bastırılmış öfke ve derin bir boşluk birikir, çünkü kimse sürekli güçlü kalamaz ve kimse başkasının duygusal yükünü sonsuza kadar taşıyamaz. İyileşme ise ilişkiyi bitirmekle değil, ilişki biçimini dönüştürmekle başlar; kişi önce şunu fark eder: Sevilmek için kurtarıcı olmam gerekmiyor, değerli olmak için vazgeçilmez olmam şart değil ve gerçek bağ, iki eksikliğin birbirine yaslanması değil, iki bütünün yan yana durabilmesidir. Karşılıklı bağımlılıktan özgürleşmek, kopmak değil ayırmaktır; duyguyu sorumluluktan, sevgiyi korkudan, yakınlığı kontrolden ayırabilmek ve “sen varsın ama ben de varım” diyebilecek içsel gücü inşa edebilmektir, çünkü sağlıklı ilişkilerde bağ, zincir değil köprüdür.
Motto:
Sevgi, kendinden vazgeçtiğin yerde değil, kendin olarak kaldığın yerde başlar.