Tomris Hatun; Kadın Bilincinin Tarihe Yürüyüşü
Tomris Hatun adı anıldığında çoğu anlatım, onu hızlıca “tarihte bilinen ilk kadın hükümdar” cümlesine sıkıştırıp geçer, oysa bu tanım, Tomris’in taşıdığı anlam yükünün yalnızca yüzeyine dokunur ve Türk kültürel hafızasında oynadığı rolü kavramaya yetmez, çünkü Tomris Hatun bir kronoloji maddesi değil, bozkır zihniyetinin ete kemiğe bürünmüş halidir. Türk mitolojisi ve erken Türk saka dünyasında zaman, bugünkü gibi çizgisel ve tek yönlü algılanmaz, geçmiş, şimdi ve gelecek iç içedir ve bu nedenle bazı figürler yalnızca yaşadıkları çağda değil, yüzyıllar boyunca yaşayan simgelere dönüşür. Tomris Hatun da işte bu simgelerden biridir, çünkü onun varlığı, Türk topluluklarında kadının konumuna dair yazılı metinlerden çok daha güçlü bir tanıklık sunar.
Bozkırda İktidar Kavramı Ve Tomris’in Yeri
Bozkır dünyasında iktidar, taş saraylarda mühürlenen belgelerle değil; töreye uygun davranış, kabileler arası denge ve doğayla kurulan ilişki üzerinden meşruiyet kazanır. Bu bağlamda Tomris Hatun’un hükümdarlığı, olağanüstü bir sapma değil, sistemin doğal işleyişidir. Türk ve Saka topluluklarında kadın, yalnızca soyun devamını sağlayan bir figür değil, toplumsal hafızanın taşıyıcısı, karar süreçlerinin ortağı ve gerektiğinde savaş meydanında komutan olabilen bir özne olarak kabul edilmiştir. Tomris Hatun’un tahtta oluşu, bu kültürel arka planın somutlaşmış halidir, yani onun gücü, “erkekler yokken yükselmiş bir istisna” değil, zaten var olan bir zihniyetin görünür yüzüdür. Bozkır için lider, korkulan değil, gerektiğinde sert, gerektiğinde durmayı bilen, topluluğun kaderini kişisel hırsın önüne koyabilen kişidir. Tomris’in adı bu yüzden yalnızca zaferle değil, denge ile birlikte anılır.
Kiros Ve Çatışmanın Sembolik Anlamı
Tomris Hatun ile Pers Kralı Kiros arasında yaşanan çatışma, sıradan bir askeri mücadeleden çok daha fazlasıdır. Bu karşılaşma, göçebe özgürlük anlayışı ile merkezi imparatorluk fikrinin tarihsel çarpışmasıdır. Kiros’un, Tomris’e evlilik yoluyla hakim olma girişimi, yalnızca diplomatik bir hamle değil, bozkır zihniyetini kendi sistemine eklemleme çabasıdır. Tomris’in bu teklifi reddetmesi ise kişisel bir gururdan değil, kültürel bir bilinçten doğar, çünkü bozkırda özgürlük pazarlık konusu edilemez. Oğlunun hile yoluyla esir edilip hayatına son vermesi, Tomris Hatun’u harekete geçiren kırılma noktasıdır, fakat burada dikkat edilmesi gereken husus, onun bu noktadan sonra sergilediği tavrın duygusal bir yıkım değil, töresel bir hüküm olmasıdır. Bozkırda adalet, bireysel acıya teslim olmaz; aksine, o acıyı soğuk bir kararlılıkla kolektif hafızaya dönüştürür.
Kan Dolu Tulum Vahşet Mi, Sembol Mü?
Kiros’un başının kesilerek kan dolu bir tuluma konulması, modern anlatılarda sıklıkla “vahşet” etiketiyle sunulur; ancak mitolojik ve sembolik okuma yapılmadan bu sahneyi anlamak mümkün değildir. Türk mitolojisinde kan, sadece biyolojik bir sıvı değil, yaşam, güç, söz ve bedel anlamlarını birlikte taşır. Kiros’un “kana doymayan” bir hükümdar olarak görülmesi ve sonunda kendi kanıyla yüzleştirilmesi, bozkırın evrensel adalet anlayışının ifadesidir. Bu sahne, bir intikam gösterisi değil, dengeyi bozanın denge içinde boğulmasıdır. Tomris Hatun burada bireysel bir zafer kazanmaktan çok, bozkırın yazısız hukukunu tarihe mühürlemiştir.
Dişil Güç ve Türk Kozmolojisi
Tomris Hatun’un gücü, modern dünyada sıklıkla görüldüğü gibi “erkeksi sertlik” kılığına sokulmuş bir iktidar değildir. Aksine, onun liderliği dişil bilinç ile savaşçı kararlılığın aynı bedende uyumla var olabileceğini gösterir. Türk kozmolojisinde Gök ile Yer, Baba ile Ana, sertlik ile bereket birbirine zıt değil, birbirini tamamlayan unsurlardır. Tomris Hatun da bu kozmik dengenin tarih sahnesindeki karşılığıdır. O hem ana hem kağandır hem koruyucu hem cezalandırıcıdır. Bu nedenle onu yalnızca savaşçı bir figür olarak okumak eksiktir, o aynı zamanda toplumun ruhunu ayakta tutan bir merkezdir.
Tomris Hatun ve Türk Kadın Arketipi
Tomris Hatun, Alp Kızlar geleneğinin tarihsel öncüllerinden biridir. Türk destanlarında kadın; yay tutar, at sürer, söz söyler ve gerektiğinde kaderin yönünü değiştirir. Tomris’in hikayesi, bu anlatıların masal değil, yaşanmış bir bilinç hali olduğunu kanıtlar. Bu nedenle Tomris Hatun, sadece geçmişte kalmış bir figür değil, Türk kadınının tarih boyunca taşıdığı kolektif potansiyelin sembolüdür. Onu hatırlamak, yalnızca bir kadını yüceltmek değil, Türk düşünce sisteminin bütünlüğünü hatırlamaktır.
Bugünden Bakıldığında Tomris'in Anlamı
Bugün Tomris Hatun’u anlamak, modern kalıplarla “güçlü kadın” klişesi üretmekten çok daha derin bir meseledir. O, bize şu soruyu sordurur İktidar, gerçekten güç gösterisi midir, yoksa sorumluluk mu? Adalet, intikamdan nasıl ayrılır? Ve en önemlisi. Bir toplum, kendi töresini kaybettiğinde neyi kaybeder? Tomris Hatun’un mirası, bu soruların cevaplarını fısıldar. O fısıltı, bağırmaz, ama yüzyıllar boyunca susmaz.
Tomris Hatun’u anlatmak, bir metni tamamlamak değildir, bir hafızayı uyandırmaktır. O, Türk tarihinin başında duran bir isim değil, Türk bilincinin derin katmanlarında hala yaşayan bir eştir. Ve belki de bu yüzden, Tomris Hatun’dan söz edildiğinde yazı bitmez, sadece bir noktada durur.