Akran Nezaketi, ilk bakışta basit bir davranış kalıbı gibi görünse de, aslında bir topluluğun görünmez omurgasıdır; çünkü bireyin kendisiyle benzer yaşta, benzer deneyimlerden geçen kişilerle kurduğu ilişkide sergilediği saygı, empati ve ölçülülük hali, sosyal iklimin sert mi yoksa yumuşak mı olacağını sessizce belirler. Akran nezaketi; karşısındakiyle aynı sırada oturan, aynı oyunu oynayan, aynı sınav stresini yaşayan ya da aynı duygusal eşiklerden geçen birinin, üstünlük kurma ihtiyacı duymadan, küçümsemeden, alay etmeden, sınır ihlali yapmadan ilişki kurabilme becerisidir ve bu beceri çoğu zaman öğretilmez, hissedilir, taklit edilir ve içselleştirilir.
Özellikle çocukluk ve ergenlik dönemlerinde akran nezaketi, yalnızca “iyi davranmak” anlamına gelmez; bir arkadaşın konuşurken sözünü kesmemek, bir başkasının başarısını tehdit olarak algılamamak, zorbalığı normalleştirmemek, farklı olana mesafe koymak yerine merakla yaklaşabilmek gibi çok katmanlı bir farkındalık alanını kapsar ve bu alan, bireyin ileriki yaşamındaki ilişki kalitesinin de provası gibidir. Nezaketin akranlar arasında varlık göstermediği ortamlarda rekabet sertleşir, empati körelir ve güç gösterileri sıradanlaşır; oysa akran nezaketinin olduğu bir çevrede insanlar kendilerini savunma modunda değil, gelişim alanında hissederler, çünkü kimse küçük düşürülmeyeceğinden, dışlanmayacağından ya da susturulmayacağından emin olarak var olur.
Dikkat çekici olan şudur ki, akran nezaketi çoğu zaman büyük ideallerle değil, küçük anlarla şekillenir; bir arkadaşın sessizliğini fark etmek, biri hata yaptığında bunu eğlenceye çevirmemek, bir grubun dışında kalanı yanına çağırmak gibi görünmez ama derin etkiler bırakan davranışlarla beslenir ve bu davranışlar, bireyin karakter haritasına sessizce işlenir. Kısacası akran nezaketi, toplumun en erken yaşta kurulan ahlaki sözleşmesidir; yazılı değildir ama ihlal edildiğinde herkes hisseder, var olduğunda ise kimse yüksek sesle konuşmasa bile ortamın daha güvenli, daha insani ve daha yaşanabilir olduğu sezilir.
Kaynak:Saygıyla Fikir Annesi; dr.Bahar ERİŞ