Bilinenin Işığını Kapatıp, Bilinmeyenin Gölgesinde Yürümek. [ 22 Aralık 2025 ]


Bilinenin Işığını Kapatıp, Bilinmeyenin Gölgesinde Yürümek.

Bilinen Yoruldu, Bilinmeyen Konuşmak İstiyor

Bilinen dediğimiz şey, aslında defalarca anlatılmış, ezberlenmiş, başkalarının kelimeleriyle cilalanmış bir konfordan ibaretken; bilinmeyen, kimsenin tam olarak dokunmaya cesaret edemediği, adını koyamadığı için de korkuyla susturulan o derin boşlukta bekler ve insanın en gerçek yüzü tam da orada, anlamın henüz şekil almadığı o karanlık aralıkta ortaya çıkar. İnsan çoğu zaman bildiğine tutunur; çünkü bilinen güvenlidir, çünkü bilinen açıklanabilir, çünkü bilinen başkalarına anlatılabilir, oysa bilinmeyen anlatılamaz, paylaşılmaz, savunulamaz ve tam da bu yüzden insanı yalnız bırakır ama bu yalnızlık, kalabalıkların içindeki o yapay aitlikten çok daha dürüst bir yalnızlıktır.

Bilinmeyen, gecenin en sessiz saatinde akla düşen sorudur; “Her şeyi yaptım ama neden hala eksik hissediyorum?” diye sorarken cevabı olmayan ama sorusu insanı titreten bir iç monologdur; çünkü bilinmeyen cevap vermek zorunda değildir, onun görevi yalnızca insanı kendisiyle baş başa bırakmaktır. Belki de bu yüzden melankoli, bir çöküş değil; bilinenin yetersiz kaldığı yerde bilinmeyenin kapıyı aralamasıdır; insanın, “Bilmiyorum” deme cesaretini gösterdiği o nadir anlarda ruh, ilk kez rol yapmadan nefes alır ve bu nefes, hafif acıtır ama gerçektir.

Bilinmeyen, gelecekte saklı değildir yalnızca; geçmişin anlatılmamış yerlerinde, bastırılmış duygularda, yarım bırakılmış cümlelerde ve kimseye söylenememiş itiraflarda da yaşar; bu yüzden insan bazen durup dururken hüzünlenir, çünkü bilinmeyen hatırlanmak ister ama kelime bulamaz .Ve belki de en büyük çılgınlık şudur: Her şeyi bilmeye çalışmak yerine, bazı şeyleri bilinmeyen olarak sevmek… adını koymadan, anlamlandırmadan, çözmeden, sadece var olduklarını kabul ederek taşımak; çünkü bazı hakikatler açıklanınca küçülür ama hissedilince derinleşir. İşte bu yüzden, bilinenin parlak vitrinlerinden uzaklaşıp bilinmeyenin loş odasına girdiğimizde, aynada gördüğümüz yüz daha yorgun ama daha gerçektir; o yüz bizim gerçek halimizdir, yalansız ,oyunsuz gerceklerimiz.