Bazen insan kendine ait bir bedende uyanır ama o bedeni dolduran şeyin eskisiyle aynı olmadığını hisseder; aynaya baktığında yüz tanıdıktır, ses tanıdıktır, hayatın dış çizgileri yerli yerindedir ama içeride bir yerde, adı konulamayan bir boşluk sessizce dolaşır ve insan o an fark eder ki bugün ben, dün bildiğim ben değilim. Bu hal bir kopuş gibi değildir, daha çok kayma gibidir; ruh yerinden çıkmaz ama yerine tam oturmaz, kelimeler ağızdan çıkar ama anlamları yolda bir yerde dağılır, insan konuşur ama kendi sesini sanki bir adım geriden dinler, sanki yaşanan hayatla hissedilen hayat arasında görünmeyen ince bir perde asılıdır ve o perdeyi kim astı, ne zaman astı, neden hala orada duruyor, kimse tam olarak bilmez.
Bazen bu yabancılaşma yorgunluktan olur, bazen çok uzun süre güçlü durmaktan, bazen de insanın kendini anlatacak bir alan bulamamasından; her şey anlatılabilir sanılır ama bazı duygular vardır ki anlatıldığında küçülür, susulduğunda büyür, insan da bu yüzden susmayı seçer ve sustukça içindeki ben, yavaş yavaş geri çekilir. İnsan böyle zamanlarda ne mutsuzdur tam anlamıyla ne de mutlu; ne gitmek ister ne kalmak, ne bağırmak ister ne susmak, sanki duygular bir karar toplantısında anlaşamamış da hepsi aynı anda bekleme moduna alınmıştır; işte tam da bu yüzden dışarıdan bakıldığında “iyiyim” cümlesi söylenir ama o cümlenin içi boş bir kabuk gibi yankılanır.
En zor kısmı da şudur: insan bu halin geçici mi kalıcı mı olduğunu bilemez, çünkü “ben ben değilim” dediği anlarda bile hala kendisini tanıyacak kadar bilinçlidir; bu bir kaybolma değil, bir uzaklaşmadır, bir süreliğine kendine misafir olma halidir, sanki ruh, kendi evinde başka bir odada oturuyordur. Ve kimseye anlatılamaz bu durum, çünkü anlatılmaya çalışıldığında hemen etiketlenir; yorgunluk denir, stres denir, hayat şartları denir, oysa bazen mesele hiçbir şey değildir, bazen mesele tam olarak her şeydir, birikenlerdir, söylenmeyenlerdir, hep idare edilenlerdir, hep “sonra”ya bırakılan ben’dir.
Ama insan şunu da öğrenir: bu hal utanılacak bir kırık değildir, aksine iç dünyanın kendini onarma biçimidir; bazen geri çekilmek gerekir, bazen benliğin kendini korumak için sessizliğe ihtiyacı vardır ve bazen “ben ben değilim” demek, aslında yeniden ben olabilmenin ilk cümlesidir. Çünkü hiçbir insan sürekli aynı kalmaz, aynı hissetmez, aynı taşkınlıkla yaşamak zorunda değildir; önemli olan bu hali inkar etmek değil, onunla kavga etmemek, geçip geçmeyeceğini zorlamadan, kendine biraz alan açmaktır.
Ve belki de en dürüst cümle şudur: Bazen ben ben değilim… Ama bu, bir gün yeniden kendime dönmeyeceğim anlamına gelmez.